Orman köylerinde yaşayanların büyük çoğunluğu yoksuldur. Yoksul köylünün 2/B alanı satın alabilecek parasal gücü yoktur, bu insanların; 2/B alanını bize satın biçiminde bir istemleri yoktur.
ademirtas@anafikir.gen.tr
“Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı”
Ön Değerlendirmemiz
Tasarının maddelerine geçmeden önce, “Genel Gerekçe”den söz etmek yerinde olur. İleri sürülen görüşler tutarsız ve dayanaksızdır. Örneğin: “Ayrıca; bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda….” (sayfa 14, par. 4) biçiminde yanlış bir anlayışla yaklaşılmaktadır. “Ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan” biçiminde yansıtılan görüş Anayasa’da, 6831 Sayılı Orman Kanunu ve konuya ilişkin yönetmeliklerde olmayan bir görüştür. “2/B alanlarının satılmasından başka bir yol yoktur” biçiminde bir algı yaratmaya yönelik zorlama bir görüştür. 2003 yılında 2/B alanlarının satışını öngören yasa değişikliği gündeme getirildiğinde; bakanlık tarafından çıkarılan broşürde benzer bir açıklamaya yer verilmişti. 2003 tarihinde 473 bin hektar 2/B alanı olduğu bakanlık tarafından açıklanmıştı.
Bakanlık şimdi 2/B alanının 413 bin hektar olduğunu bildirmiştir. Aradan geçen 9 yılda orman kadastro çalışması yapılmış olmasına karşın alanın azalması anlamlıdır. Azalmanın nedeni; ormandan açılan alanlarda tarım yapılmayınca, ekosistemin kendini yeniden onarması ve ormana dönüşmesidir. Orman Genel Müdürlüğü’nün son iki yılda yürüttüğü çalışmalarda kendiliğinden ormana dönüşmüş 2/B alanlarının yeniden orman statüsüne alınması yoluna gittiği bilinmektedir.
Bu süreç; “Ormana dönüşümü artık mümkün bulunmayan” görüşünün temelsiz ve toplumu yönlendirme amacı taşıdığını göstermektedir. Belirtmek gerekir ki; istenirse 2/B alanlarının %94’ü kolaylıkla ağaçlandırılabilir. Gerekçede; “bu alanlarla ilgili fiili durumun hukuki zemine kavuşturulması bir zorunluluk haline gelmiştir.” (sayfa 14, par. 4) açıklaması, hukuka ve adalet anlayışına aykırıdır.
Maddelere gelince
Madde 2- (1)/f
“Proje alanı: 2/B alanlarını ve proje bütünlüğünü sağlamak amacıyla gerektiğinde bu alanların dışında kalan yerleri de kapsayan ve sınırları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya ilgili büyükşehir ya da diğer belediyelerce belirlenen ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan gecekondu veya kentsel dönüşüm projesi uygulanacak alanları, ..” tanımı yapılmak istenen işleri açıkça göstermektedir. Tanımla yapılmak istenen şeyin, 2/B alanlarının niteliğiyle uyumlu olmadığı gibi Anayasaya aykırıdır. 2/B alanlarının çevresinde, orman, mera, tarım alanı ve sulak alan gibi alanların bulunduğu gerçeğinden hareketle, uygulamaya geçildiğinde; 2/B alanlarından çok çok fazlası alanların yapılaşmaya açılacağı besbellidir. Sonuç olarak “orman sayılan” alanlarda daralma söz konusu olacaktır.
Madde 3- den sonra 2/B yerini 2/A’ ya bırakmaktadır. Aslında esas amacın 2/A olduğu anlaşılmaktadır. 4. Madde bu amacı net biçimde ortaya koymaktadır.
Madde 4-(3) “Nakline ve yerleştirilmesine karar verilen veya bulundukları yerleşim yerlerinden kaldırılmaları zorunlu bulunan Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köy ve mahalle halkına ait olan ve bu köy ve mahalle sınırları içerisinde bulunan taşınmazlardan kamulaştırılması gerekenler, 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre ilgili kamu idaresi tarafında kamulaştırılır” …..” Devlet olarak ağaçlandırmaya uygun alanlar derhal ağaçlandırılır.” Madde 4-(4) a), b) bentleri ile ; orman olarak muhafazasında yarar görülmeyip orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile köylerin sınırları içinde bulunan taşınmazlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman Genel müdürlüğü arasında dağıtılmaktadır.
2/A maddesi ile uygulanmak istenen amaç günümüzün koşullarına ve köylerimizin sosyo-ekonomik ve kültürel yapılarına uygun değildir. Zaten günümüze değin yapılmış olumlu bir örneği de yoktur. Orman içinde veya bitişiğinde bulunan köylerde yaşayan halk, köylerinin taşınarak başka bir köy oluşturulması ve orada yaşanması uygulamasını kabul etmemektedir. Köyden gitmeye karar verdiğinde, gidilecek yer olarak, iş olanağının olduğu kasaba veya kenti istemektedir. Bu köylerin önemli bir bölümünde nüfus azalmıştır. Köylerde yaşlı insanlar yaşamaktadır. Uygulanan tarım, ormancılık vb. politikalarıyla köyde yaşamak zorlaştırılmıştır. Gerçeklik böyleyken; bu köyleri taşıyacağım diyerek, muhafazasında yarar görülmeyerek orman sınırları dışına çıkarma işlemi yapılması bu köylerin yerleşimine değil başka amaçlara hizmet edebilir. Gerekçesi ne olursa olsun, orman ekosistemini yok etmek, doğaya ve insanlığa karşı indirilmiş bir darbe olarak anılır. Çünkü ormanların işlevlerini başka bir yapı yerine getiremez ve bu işlev insanlığı ilgilendirir.
Madde 5-(2) ve(3) de yazılmış olanlar Madde 4- de yazılanlarla çelişki içindedir. “Orman olarak muhafazasında yarar görülmeyip tarımda ve hayvancılıkta kullanılmasına karar verilerek orman sınırları dışına çıkarılmasına karar verilen yerin” iskânda kullanılamayacağı anlaşılırsa, yeniden orman vasfıyla tescil edileceğinin belirtilmesi yaman bir çelişkidir.
Madde 6- ayrıntıları keyfiliği esas alan hukuka ve insan haklarına aykırı olan yaptırımları öngörmektedir. Yapılan işleme itiraz edeni hak sahibi saymamak hukuk anlayışına sığmaz. Dava edilemeyeceğini öne sürmek nasıl bir hukuk yaklaşımıdır? Satış işlemlerinin 1.5.2010 tarihinden itibaren tespit ve takdir edilen rayiç bedel üzerinden yapılmasını öngörmenin mantıklı bir açıklaması olamaz. Madde 4- (13) “ Hak sahiplerinden idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamazlar, başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar” yaptırımı Anayasaya aykırıdır.
Madde 10-(3) “ İlgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir olarak tahmin edilen söz konusu tutarlar karşılığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel ödenek öngörülür. Genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilecek tutarlar esas alınmak suretiyle, nakledilecek orman köylerine ait taşınmazların kamulaştırılması, 2/A alanlarının ıslah, imar ve ihyası, iskanı, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi, 2/A ve 2/B alanlarının en az iki katı verimsiz orman alanlarının ıslahı ve yeni orman alanlarının tesisi için kullanılmak üzere Orman Genel Müdürlüğü bütçesinde gerekli ödenek tefrik edilir” öngörüsü işin özüne ve Anayasa’nın 170. maddesine aykırıdır. Anayasa; “ orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.” yaptırımı ile tasarı tümüyle birbirinden farklıdır. Bu yüzden getirilen tasarı Anayasa’nın 170. Maddesine aykırıdır.
Tasarının üçüncü dayanağı olarak değerlendirilebilecek olan yanı ise, Hazineye ait tarım arazilerinin satışını öngörmesidir.
Sonuç Olarak
Bu tasarı 2/B alanı olarak belirtilen yerlerden, Akdeniz, Ege, Marmara gibi kıyı bölgelerinde kalan rantı yüksek olanlarını anayasa, hukuk tanımadan keyfi bir biçimde satmayı kolaylaştırmak istemektedir. Bunu yaparken yaratılmış olan yasa dışı durum yasal duruma getirilmek istenmektedir.
Türkiye’de Orman Kadastrosu bitirilmemiştir. Kadastro bitmeden 2/B’ler konusunda yasal düzenleme yapmak, kullanımını veya satışını öngörmek; bundan sonra yapılacak olan Orman Kadastrosu çalışmalarını baskı altına alacaktır.
2/B alanlarının çıkarılma nedeni, şimdiki kullanımı, toprak yapısı, eğimi, erozyon tehlikesi, bitişiğinde bulunan ekosistemler, kamu yararına değerlendirilebilme durumu vb. niteliklerini içeren envanteri yapılmamıştır. Bu durum ortaya konmadan satış yapılması, ileride giderilmesi olanaksız zararlara yol açabilir.
Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Pepe, “Orman Kadastrosunu 2 yılda bitireceğiz” diye açıklama yapmıştı. Neden bitirilmemiştir? Verdikleri sözü yerine getirmeyen bakanları daha ne kadar dinleyeceğiz?
Genel Gerekçe olarak açıklanan orman köylüsünün kalkınmasının desteklenmesi yalnızca görüntü olarak yazılmakta, yasa maddelerinde köylünün kalkınmasına ilişkin bir öngörü bulunmamaktadır. Satıştan gelecek parayla “bozuk ormanların ıslahı” öngörülmekte, ağaçlandırma ikinci plana düşürülmektedir. Ayrıca, “bozuk orman” zaten orman sayılan bir yer olduğundan, yeni orman alanları kazandırılmış sayılmaz.
Tasarı; Anayasa’nın 125, 169, 170 maddelerine insan haklarına, Türkiye’nin imzalamış olduğu devletlerarası sözleşmelere ve halkın çıkarlarına aykırıdır. Yalnızca sermayeye hizmet edecek, onların karlarını artıracaktır.
2/B alanlarının satışını öngörmek adalet anlayışına aykırı olduğu gibi “yapanın yanına kar kalır” düşüncesini haklı çıkarır ve yeni 2/B yaratılmasını özendirir.
Orman köylerinde yaşayanların büyük çoğunluğu yoksuldur. Yoksul köylünün 2/B alanı satın alabilecek parasal gücü yoktur, bu insanların; 2/B alanını bize satın biçiminde bir istemleri yoktur. Kıyı bölgelerinde bulunan 2/B alanlarının satılması ise belirtildiği üzere yapılaşmaya açılması anlamına gelir. Bu uygulama sonucunda var olan ormanların da yeni saldırılarla karşı karşıya kalacağı açıktır.
Daha önce de belirttiğim gibi tasarının en büyük zararı 2/A ile bütün ormanları “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen” gerekçesiyle ormanların yapılaşmaya ve talana açmaya olanak sağlamasıdır. Bu yaptırımın Anayasa’dan çıkarılması gerekir.
2/B “31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini bilim ve fen bakımından tam olarak kaybetmiş” yerler olmasına karşın, 2/A “Orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” ve orman sınırları dışına çıkarılma işlemidir. Dolayısıyla 2/A uygulaması 21,6 milyon hektar orman varlığının tümü “orman olarak muhafazasında yarar görülmeyip, orman sınırları dışına çıkarılabilecektir. Bu yüzden ormanlara en büyük zararı verebilecektir.
AKP iktidara gelirken “Sivil toplum kuruluşlarına danışacağım” sözcüğünü sıkça dile getirirdi. Bu sözünü gerçekte yerine getirmediği gibi şimdilerde tümüyle unutmuş görünüyor. Tasarı hazırlanırken danışma gereğini duymadığını açıkça gösterdi. Toplantıda orman köylüsü konusunda birçok şey söylenmiş, onların durumu anlatılmış olmasına karşın, onların örgütü olan OR KOOP toplantıya bile çağrılmamıştır. Bari şimdi dile getirdiklerimize kulak asılsın, bu tasarı geri çekilsin demokratik kitle örgütlerinin de katkılarıyla yeni bir yasal düzenlemeye gidilsin. Bu yeni düzenlemede, hukuka, insan haklarına, ekosistemin gereklerine ve orman köylüsünün istemlerine uyulsun.
TMMOB Temsilcisi
H.Gürel DEMİREL Ahmet DEMİRTAŞ