Search
Close this search box.

Anayasa değişikliğinin kabulü ve işte Erdoğan’ın önündeki seçenekler -Ömer Faruk Eminağaoğlu

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Demokrasiyle bağı görünürde olan çoğunluk ve baskıcı güçlerin demokrasiyi kemirdikleri, yok ettikleri tartışmasız.

Muhalefet partilerinin, iktidar karşısında duruş göstermesi, iktidarın işlemlerini denetlemesi gerekiyor.

Türkiye’de öyle bir tablo ortaya çıktı ki, artık bu amacı taşıyan iktidar partisi son adımı atmadan, TBMM’deki muhalefet partilerinin, iktidarı denetlemesi bir tarafa, adeta kendilerini feda edercesine öne atılıp iktidar partisinin yerine son adımı attıkları görülüyor.

İşte dokunulmazlık konusundaki anayasa değişikliği, böyle bir iklimde muhalefetin katkısı ile TBMM’de kabul ediliyor.

 

Kendisini de, demokrasiyi de yok eden bir muhalefet!

İktidarın karşısında duruş göstermesi, demokrasiyi korumak için gerekiyorsa bedel ödemesi gereken muhalefet partileri, CHP ve MHP, hatta bu partilerin yarınlarında söz sahibi olmak isteyen ve bu nedenle yönetim için varım diyenler bile, beklenen duruşu göstermiyor.

İşin ilginci, demokrasi için var olan siyasi partiler, gereken duruşu şimdi değil, demokrasi ortadan kalktıktan sonra, gerekiyorsa o zaman bedel ödeyerek göstereceğiz diyor.

 

Dokunulmazlık konusu

İktidar ve muhalefet partileri, dokunulmazlıkla ilgili anayasa maddesinin yeniden yazılmasını istiyor.

Bunun için yeterli oyları da varken, nedense hiç biri buna yanaşmıyor.

AKP, tek başına yeterli oyu bulunmasına da rağmen, Meclis kararı ile dokunulmazlıkları kaldırma yoluna bile gitmiyor.

AKP böyle bir yola gitse, bu karara karşı her milletvekilinin Anayasa Mahkemesine başvurma hakkı bulunuyor.

AKP, Anayasa’ya mutlaka geçici madde eklensin diye dayatıyor.

TBMM’de yapılan oylamada da 376 kabul oyu ile amacına ulaşıyor.

12 Eylül döneminde darbecilerin yaptığı dokunulmazlıkların kaldırması işleminin aynısını, ne hazindir ki terör sömürüsü üzerinden şimdi Meclis yapıyor.

 

Şimdiki sonuç, bir anayasa değişikliği ile ortaya çıktığı için, dokunulmazlığı kalkan hiç bir milletvekilinin, bu karara karşı Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı bulunmuyor.

Bu kapsamdaki milletvekillerinin elinden dokunulmazlıkları anayasa değişikliği ile kaldırıldığı için, bu başvuru hakları da alınmış oluyor.

Anamuhalefet partisi olarak CHP’nin de, anayasaya aykırı demesine de rağmen,  Anayasa Mahkemesine başvurmayacağı anlaşılıyor.

Bu sonuca göre, mutlaka halkoylamasına gidilmesi gerekmiyor.

 

Erdoğan’ın önünde, üç seçenek bulunuyor.

Bu seçenekler, onay, veto ve halkoylamasına sunma şeklinde karşımıza çıkıyor.

 

Erdoğan, dokunulmazlık konusundaki kabul edilen anayasa değişikliğini onaylama yoluna gidebilir.

Beklenti, amaca ulaşılması nedeniyle bu seçeneğin kullanılacağı yönünde.

Ancak bu ilk seçenek te, meclis kararı yolu ile dokunulmazlıklar kaldırılması olanaklı iken, konuya hukuken değil siyaseten yaklaşılarak ortaya çıkmış bir seçenek.

Bu nedenle konuya yine siyaseten bakılacak, siyaseten bakılınca da söz konusu diğer iki seçenek de göz ardı edilmeden değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

Yapılacak değerlendirmede ise, AKP ve Erdoğan’ın en yararına sonucun hangi seçenekte ortaya çıkacağı belirleyici olacaktır.

Ancak bu tabloya bakınca Erdoğan’ın, yarınlarda atacağı adımlar için böyle bir muhalefet yönetimini bir daha nasıl bulurum diyerek, bu muhalefet yönetiminin yönetimde kalmalarını sağlayacak bir seçeneğe de yönelmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

 

Erdoğan, bu değişikliği halkoylamasına sunma yoluna da gidebilir.

İşin ilginci Erdoğan kabul edilen bu değişikliği, zorunluluk olmamasına rağmen siyaseten halkoylamasına sunarsa, bu duruma, ortaya çıkacak sonuçları gözetip halk karar versin derse, terör sömürüsünü de gözetince, bu durumda CHP ve MHP, AKPye karşı TBMM’deki tutumları karşısında dokunulmazlık konusunda bir söz söyleyemeyeceklerinden, anayasaya aykırı dedikleri böyle bir değişiklik, en az % 80 lerle halkoylamasından geçecektir.

Bu sonuç, AKP’nin tek ses olması, muhalefetin ve de muhalefet içindeki suskun kalan karşı seslerin bile yok olması anlamına geliyor.

 

Erdoğan, bu değişikliği veto da edebilir.

Bu anayasa değişikliği veto edilirse, veto edilen metnin yeniden görüşülme sürecinde, ayrı ve yeni bir anayasa değişikliği olarak, çok rahatlıkla partili Cumhurbaşkanı ile ilgili değişiklik te TBMM gündemine getirilebilecektir.

Gündeme getirilecek o konudaki değişiklik için de, engel olmayın bırakın son sözü halk söylesin denilecek ve partili Cumhurbaşkanı konusundaki o değişiklik te, MHP oyları ile TBMM’den halkoylamasına sunulacak biçimde rahatlıkla geçecektir.

Öte yandan dokunulmazlık konusundaki oylarınıza da sahip çıkın, ne değişti, bırakın o konuyda son sözü halk söylesin söylemleri ile, veto edilen metin de tekrar TBMM’den geçecektir.

Sonuçta kabul edilecek bu iki konudaki değişikliğin, birlikte veya ayrı ayrı ki, büyük olasılıkla birlikte halkoylamasına sunulması söz konusu olabilecek, iki konu terör sömürüsü üzerinden halkoylamasına sunulunca da, bu sömürüden amaçlanan sonuç çok rahatlıkla elde edilmiş olacaktır.

 

Erdoğan’ın istediği sonucu, muhalefetin öngörüsüzlüğü ortaya çıkarıyor.

Başkanlık konusunda gösterilen tepki, ondan daha ağır sonuçlar yaratan partili cumhurbaşkanı konusunda gösterilmediği için, bu sonuca bakınca da başkanlıkta resmen gelmiş oluyor.

Yani bu sonuçla Cumhuriyet ve nitelikleri de, bu bağlam da demokrasi de, demokrasi için var olan siyasi partiler de ve de Anayasa da, yani her şey kağıt üzerinde kalıyor.

Bu sonucu da, AKP değil, demokrasiyi sahiplenemeyen muhalefet partilerinin yaratması, kuşkusuz demokrasi için en ağır bedeli oluşturuyor.

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir