Özgürleşme Tarihimizin Bir Sayfası- Ayşe Tütüncügil

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Hukuksuzluğu hukuk gibi sunan, doğruluk deyip eğriliği yaşama geçiren ikiyüzlülüğü,

gözlere bakarak yalan söyleyen ve bunu bir hüner gibi gören işbilirliği, gerçeği saklayan ve uydurma gerçeği icat eden açıkgözlülüğü sınayan ve sınıfta bırakan öğretici bir iradedir bu.

 

Özgürleşme Tarihimizin Bir Sayfası Gezi Parkı Direnişi Nedir?

Adalet duygusu ve vicdanın politikayla en güzel, en ender biçimde buluştuğu bir eylem bu. Ağaçlara sarılanları, vinçlere kendilerini kalkan yapanları, şafak vakti çadırlarında, gazla, suyla, ateşle saldırıya uğrayanları, halkın vicdanının ve adalet duygusunun sahiplenmesidir bu.

Sırtında çantası, çantasında kitabı, elinde maskesi, suyu, limonu ile liseli ve üniversiteli gençlerin özgürlük çığlığıdır bu. Geleceklerine sahip çıkma, yaşama sevincini daim kılma, yeşili, börtü, böceği ezdirmeme, çiğnetmeme arzusudur bu.

Tencerenin tavanın kaşığın sesi, çocuğun gencin nefesi, yaşlının engellinin cesareti, ana babanın gözüpekliği ve her cinsten, her iklimden, her soydan, her kuşaktan, her sınıftan insanın köpürüp köpürüp kabından taşan kızgınlığıdır bu.

Osmanlılaştırılmaya, evcilleştirilmeye, boyunduruk altına alınmaya başkaldıran damarlardaki göçebe ruhtur bu. Kendi gibi başka halkların özgürce yaşama hakkını sahiplenen, savaşçılığı güzeli savunmak adına benimseyen, yayılmacı, kükremeci, göz korkutmacı olmayan, olmak istemeyen bir halkın tercihidir bu.

Bu değerbilirliktir; bu topraklarda yatan hazinelerin, hoşgörü felsefesinin, doğa ve insan sevgisinin, bağımsız yaşama dürtüsünün, özgür olmak için akıtılan terin ve verilen canın buhar olup uçmaması, ağaç olup kökleriyle, dallarıyla, yapraklarıyla serpilip büyümesi için geçmişten bugüne kurulan bir köprüdür.

Ortak varlıklarımızın; ormanlarımızın, meralarımızın, sularımızın, dağlarımızın, otlaklarımızın ve parklarımızın, bir avuç parakeşe satılamayacağını, bunların ortak var oluşumuz için ölçülemez değerde ve siyasetçilerin bencil isteklerine terk edilemeyecek önemde olduğunu toprağa kazıyan, sokağa yazan bir kuşağın haykırışıdır bu.

Yaratıcı sözün eylemle buluştuğu, ciddi olan ile mizahın el ele yürüdüğü, şarkıların ağaçlara sarmalandığı, sloganların yollarda barikat kurduğu, yürüyüşlerin kulaklarda çınladığı bir sağanaktır bu.

Hukuksuzluğu hukuk gibi sunan, doğruluk deyip eğriliği yaşama geçiren ikiyüzlülüğü, gözlere bakarak yalan söyleyen ve bunu bir hüner gibi gören işbilirliği, gerçeği saklayan ve uydurma gerçeği icat eden açıkgözlülüğü sınayan ve sınıfta bırakan öğretici bir iradedir bu.

Sonu belli olmayan, başlaması kendine yeten, kendinde sonu taşıyan, devinen değişen bir nehrin akışıdır bu.

                                                                                     Ayşe Tütüncügil

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir