87.doğum yıldönümünde EDİP CANSEVER
Serkan Yaman
TRAGEDYALAR’IN ŞAİRİ
Nedenini çok iyi bildiğim bir yakınlık bu. Evet, O’na yakınlık duyuyorum. Sevgiyi dahi ‘çelişkili’ bulan şairimize, iyi ki vardın, estin bu ülke insanının duygu-düşün dünyasında diyorum. Bireyi kucakladın. Umutsuzluk içinde “umudu dürttün”, “ umutsuzluğu yatıştırdın.”
Seni, tekrar tanırken ve şiirlerini okurken “içinden dolayı” sevdim! Bir kez daha…
***
Ahmet Arif’e bir gün yakın bir arkadaşı sorar, “Neden şiir yazmıyorsun diye”. Ahmet Arif’in cevabı şu olur: “Yaşamıyorum ki; bu evden çıkmıyorum, bir torunum var ona bakıyorum.”
Dolayısıyla şiir hayatın içinde olmayı gerektirir. Peki karikatür? Ali Ulvi evinden çıkmazmış bildiğim kadarıyla, eşi götürürmüş karikatürlerini gazeteye. Biliyorsunuz tek bir karikatürüyle çok yazıyı, çizgiyle anlatırdı Ulvi.
Edip Cansever ise, soyutlama gücüyle yaşamı tasavvur eden bir şair olarak yaşıyordu. Dramı da, trajediyi de düşüncesinde yaşardı ve ‘düşüncenin şiiri’ni gerçekleştirdi. Bireyin yaşantısını içten içe duyumsuyordu.
Bize, İkinci Yeni’nin temsilcisi olarak anılmayı kabul etmese de, bu devinimin yeniliğini önemli ölçüde bırakmış sayılmaz mı?
***
İKİNCİ YENİ
* Kapalı bir şiir. Anlam bazında. İlhan Berk’e göre kapalıya uzanabilirse de, Edip Cansever ve Turgut Uyar’a göre kapalılık göreceli idi.
* Tek başına mısra (dize) işlevini yitirdi. Aslolan dizeler topluluğuydu. İmgeye bakışı değiştirdi.
* Düşünsel-ussal ölçü, çok sesli şiire yönelmede en kapsamlı ölçü oldu. Turgut Uyar’a göre ise bu her zaman bir ölçü değil, bir sezgi işidir.
* İkinci Yeni, değişik şairlerin değişik kişilikler kurduğu bir yenileşme alanıdır. İkinci Yeniciler diye bir çatı altında toplarsınız, Cemal Süreya, Turgut Uyar, İlhan Berk, Sezai Karakoç belli başlı temsilcileri olarak sayılabilir.
* İkinci Yeni’nin bir manifestosu yoktu.
* Cemal Süreya’ya göre ise İkinci Yeni bir devinimdi. ‘İç ses’ arama çabasıydı.
* Şiirlerinde toplumcu yan, İkinci Yeni deviniminin temsilcilerinde de vardı. Sonraları bu yan az da olsa daha görünür kılındı. Edip Cansever için daha çok varoluşçuluk akımının etkisinde, nihilizmin ise birinci basamağında denilmiştir. Kendisi nihilizmin yapıcı aşamasına gelememiştir! [Bununla ilgili olarak bkz. Bâki Asiltürk ve Selda Uygur (aşağıdaki satırlarda) ve ayrıca İlhami Soysal/ 20. Yüzyıl Türk Şiiri Antolojisi, 11.Basım:
“ Kişinin sınırlı, tekdüze dünya kargaşasında yerini araştıran ve düşünce payı ağır basan şiire geçti.]
Akımlar arasında, Cansever özelinde ince bir ayrım mı var?
Cemal Süreya’nın dizelerinde…
EDİP
CANSEVER
Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.
Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.
YAŞAMÖYKÜSÜ
O’nu 28 Mayıs 1986’da yitirdik. Doğumu: 8 Ağustos 1928.
İstanbul’da doğan Edip Cansever, Kumkapı Ortaokulu’nda başladığı ortaöğretimini, 1946’da İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Girdiği Yüksek Ticaret Okulu’nu bitirmeden ayrıldı.
1950’de Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. Dükkânının üst katında şiirler yazmaya devam etti. 1976’dan sonra ise yalnız şiirle uğraştı.
ŞİİRLERİNDE bireyin arayışlarını, umutsuzluklarını, uyumsuzluğa varan yaşam ilişkilerini yansıtmaya çalıştı. Çevresindeki insanların yaşayışlarını etkileyecek, dünyaya bakışlarını değiştirecek bir şiirin aranışı içinde, kapalı bir imge anlayışına yaslanan, bu yüzden de yadırganan, ‘anlamsız’ diye nitelenen yapıtlar verdi. ( Seçme Şiirler, Edip Cansever, Adam Yayınları, s.77, Ocak 2004, 7. basım)
ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCESİNDEN…
- Bireyi toplum içinde somut olarak görünür duruma getirmek, giderek daha da derinlerine inerek, onun içsel dramını kurcalamak çabasındayım.
- Şiirle düşünmek! Yalnızca buna inanırım. Şiirle düşünmenin karşıtı felsefe yapmaktır. Felsefe ise şiirin temeli olan imgeyi dışlar. Gene felsefe duygusallığa da karşıdır.
Şu da var: Uzun şiirlerimde hiçbir sorunsalı yanıtlamaya kalkışmam. Sorular sormaya, bu soruları çoğaltmaya (ama yanıtsız bırakmaya) çalışırım hep. Nedeni, yalnızca bilmediklerime, tanımadıklarıma, daha önce duyup düşünmediklerime rastlarım da ondan. Zaten insanın iç dünyasını kesin olarak tanıtlamak demek, saltık insanı yokken var etmek anlamına gelmez mi? (Broy, Aralık 1985)
ŞİİRİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLER
Bâki Asiltürk: Edip Cansever’in şiir karakteristiğini oluşturan da insan ve nesne doğasıdır. Nesnelerin çeşitliliği ve sayıca çokluğu ne kadar önemliyse, şairin bakışındaki genişlik ve algılayışındaki derinlik de o kadar önemlidir…
Şairin, “sıkıntıyı bütünüyle yaşayıp ondan öyle kurtulmak” düşüncesinin ürünü olarak iyice baktığı nesneler/eşyalar üzerindeki dikkati, sevmediğini söylediği mesleğinden gelmektedir belki de ( ‘Hiç Kimselerin İlgilenmediği Bazı Olayların Tarihçisi’ Olarak Edip Cansever, Tömer Edebiyat Dergisi Mart-Nisan 1997, 4. sayı; veya bkz Budala, sayı 26, s.7, 2004, İstanbul).
Selda Uygur: Edip Cansever, İkinci Yeni şiir hareketinin en önemli şairlerindendir. Cansever düzyazıyı andıran, hikâyesi olan şiirleriyle, grubun diğer şairleri olan Cemal Süreya, Turgut Uyar, Ece Ayhan’dan ayrılır. (…) Nihilizm, Cansever’in şiirini besleyen önemli bir anlayıştır.
Yüreklerdeki hüzünden kurtulmak, gitmekle mümkün olmaz. Şair de umutsuzluğu, yalnızlığı, hüznü anlatırken belki de okuyucularını uyandırmak istemiştir, hem Edip Cansever’in dediği gibi mutsuzluk da bir gelişmedir; umutsuzluğunu fark edip de direnen kişi özgürlük yolunda ilk adımı atmış demektir (Edip Cansever’in Şiirlerinde Yalnızlık, Budala Ortak Kitap, 26. sayı, s.16, 2004, İstanbul).
Veysel Çolak: Dile ve kendine sürgün insanın şiiridir bu. Zamandan, insandan, sevgiliden, ilişkilerden sürgünlüğün şiiri. (…)
Günlük yaşantının tanığı olmak yorucudur. Bu tanıklık, değiştirme sürecine katılamayan bireyi sadece ürkütmektedir. Öte yandan yapay umutlara tutunmak, kişinin kendisine yalan söylemesinden başka bir şey değildir. Ayrıca kişiyi diri tutacak bir seçenek de olamaz. Tam bu noktada, Edip Cansever’in günlük yaşantıdan sürgünlüğü başlar. Dile, dilin olanaklarına sığınır. Böylece dilin keskinliği, dille kurulan dünya bir seçenek olarak belirir.
(Veysel Çolak, Edip Cansever’de Şairin Kanı, era, Şubat 1997, 1. basım, s.10, İstanbul)
Memet Fuat: Anlatılamayan, anlatılamadan kalan şeyleri bulup çıkarmaya, anlatmaya çabaladı. Orta malı edilmemiş anlamları sadece insanın iç dünyasında değil, yaşamın çeşitli görünümlerinde de yakalamayı başardı. Soluklu uzun şiirlere eğilim duydu. Geleneksel şiirin değişmez kuralı olarak görülen ‘yoğunlaştırma’ya, şiiri yakalamak için sözü sıkılaştırmaya yakınlık duymadı. Kimi zaman dize yapısına hiç önem vermedi.
Gereksiz görülen bir sürü çizgi içinden en güzel deseni çıkarıveren bir ressam gibi yöneldi şiirsel güzelliklere. (Memet Fuat, Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, Adam Yayınları, Şubat 2013, 14.basım, 1.cilt, s.47, İstanbul)
İKİ ŞİİRİNDEN DİZELER
Mendilimde Kan Sesleri
(…)
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi,
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
-Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben-
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da şimdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
(…)
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.
Ölü mü denir
Ölü mü denir şimdi onlara
Durmuş kalbleri çoktan
Ölü mü denir şimdi onlara
Kımıldamıyor gözbebekleri
Ölü mü denir peki
En büyük limanlara demirlemiş
En büyük gemiler gibi
Kımıldamıyor gözbebekleri
Ölü mü denir şimdi onlara.
(…)
Unutulsun bir gövdeye duyulan hasret
Unutulsun bu alışılmış duyarlık
O kadar sade, o kadar kalabalık ki
Unutulmaya değer onların insan gövdeleri
Ve unutulmalı mutlaka
Dolsunlar diye yüreklere
Dolsunlar damarlara.
Ölü mü denir
Ölü mü denir şimdi onlara.
YAPITLARI; Şiirleri, Sonrası Kalır I ve Sonrası Kalır II olarak; şiirle ilgili görüşleri ise Şiiri Şiirle Ölçmek adıyla YKY’den yayımlandı.
NOT: Öznellikten kaçınmak için İkinci Yeni’nin özelliklerini belirtirken kerteriz aldığım düşünceler; Edip Cansever’in yazdıkları ile Turgut Uyar’ın yazdıkları (şiire bakışları bire bir örtüşmese de) olmuştur.
YARARLANILAN BAŞLICA ESER
Eser adı: Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi (1920-1970) 2 cilt
Yazarı: Memet Fuat
Yayınevi: Adam Yayınları
Sayfa sayısı: 1012; 14. basım, Şubat 2013.
Serkan Yaman