Eğitimde İslami Müfredat- Tahsin Doğan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

EĞİTİMDE İSLAMİ MÜFREDAT

YENİ EĞİTİM PROGRAMI (MÜFREDATI)

 

 

                                                                                                                    Tahsin DOĞAN

Eğitim Programları eğitim sistemlerinin anayasasıdır. Nasıl bir gençlik, nasıl bir toplum hedefleniyorsa programlar ona göre hazırlanır. Programların ana ve değişmez özelliği ise toplumların egemen sınıflarının görüşleri doğrultusunda hazırlanmasıdır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim programları cumhuriyetçi bir gençlik yetiştirmeyi hedeflemekteydi. Bu “Köy Enstitüsü” ve öğretmen okullarında yetişen cumhuriyetçi aydın öğretmenler, ders kitaplarının içeriği, dünya klasikleri, evrensel sanatsal ve kültürel değerlerin gençlikle buluşturulması gibi önemli projelerle desteklendi.

Eğitimci John Dewey’in de katkılarıyla çocuk psikolojisine uygun bilimsel, pedagojik ve toplumsal gereksinimler doğrultusunda hazırlanan genç cumhuriyetin ilk eğitim programları 1950 yılından sonra sürekli aşındırıldı.

1961 Anayasası ile yaratılan kısmi demokratik ortamın da etkisiyle 1968 de pedagojik ve kısmi demokratik unsurlar taşıyan eğitim programları yapıldı. Ancak gerici iktidarların karşı uygulamalarıyla bu programlardan beklenen verim alınamadı. Genç cumhuriyet eğitimde hedeflediği çağdaş, demokratik, laik ve bilimsel nitelikteki programları bir türlü hayata geçiremedi.

Bugün siyasi iktidar, Anayasa değişikliği ve onun gölgesinde yaptığı eğitim programı değişikliği ile İslami bir toplum yaratma projesinde önemli adımlarından birini attı. Tüm toplumlarda olduğu gibi, Türkiye’de de iktidar işe eğitim alanıyla başladı. İktidara geldiği ilk gece binlerce eğitim yöneticisini görevden alarak yerine militan kadrolarını yerleştirdi. Ardından sık sık eğitim programlarında (müfredat) önemli değişiklikler yaptı.

İktidar yaptığı program değişikliklerine uygun olarak hazırlattığı ders kitaplarını bilimsel bilgi yerine dinci gerici içerikler ile donattı. Zaten 1950 den beri aşındırılan laik, bilimsel eğitim sistemi hızla gerici bir karanlığa sürüklendi. 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı rüzgârı da ardına alan siyasi iktidar, toplumu yeniden yapılandırma sürecini daha da hızlandırdı.

İktidar 2005 te de bugünkü bahaneleri öne sürerek eğitim programlarında büyük değişiklikler yaptı. Özellikle eğitim alanında ideolojik mücadelenin dozunu sürekli artırdı. 2012 de yaptığı bir konuşmada “Amacımız dindar bir nesil yetiştirmektir.” diyen Cumhurbaşkanı, İmam-hatip mezunlarına yaptığı bir konuşmada da “Müslüman dünyasının umudu Türkiye, Türkiye’nin de umudu sizlersiniz.” Diyerek laik, demokratik sisteme karşı tavrını ortaya koydu.

Bu süreçte yüzlerce okula İmam-hatip tabelası asılırken, tüm eğitim kurumlarının programları hızla İmam-hatip programlarına dönüştürüldü.

Siyasi iktidar, Türkiye’yi kurucu iradenin koyduğu laik, demokratik yapıdan ancak eğitim yoluyla çıkarabileceğini, Türkiye’yi emperyalizmin güdümüne dinselleştirilmiş bir eğitim yoluyla sokacağını çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de 2015-2016 öğretim yılına 1149 İmam-Hatip Lisesi,  1961 İmam-Hatip ortaokulu ile ve bir milyon 201 bin 500 öğrenci ile girmeyi başarmıştır.  15 Temmuz darbe girişimi sonrası kapatılan 1060 okulun %80’i de İmam-Hatip’e dönüştürüldü.

Büyük desteklerle özel okullar çoğaltıldı, gerici vakıflara okul ve yurt açmada maddi ve manevi destek sağlandı. Diyanetin resmi kursları yetmiyormuş gibi milyonlarca öğrenci cemaat kurslarına yönlendirildi. Bugün hedef kitlesi 3-4 yaşına kadar indirilen bu kurslara milyonlarca çocuğumuz gitmektedir. Eğitim sistemi cemaatlere terk edilmiş durumda. Zaten 4+4+4 sistemi ile milyonlarca zorunlu eğitim çağındaki çocuğumuz, özellikle kız çocuklarımız örgün eğitim dışına itilerek cemaatlerin eline bırakıldı.

Siyasi iktidar bilinçli bir şekilde yürüttüğü bu uygulamalarla milyonlarca yandaş militan öğrenci yaratarak ideolojik ve politik zeminini daha da güçlendirdi.

Bilindiği gibi bu süreçte eğitimdeki tüm tahribatlarını büyük bir ittifak içinde yaptığı “Fetullah cemaati” ile paylaşım ve yönetme kavgasında yollarını ayırdı, ancak aynı tahribatları bugün diğer cemaatler ve kurdurdukları vakıflar eliyle yürütmektedir.

İktidar asli görevi olmamasına karşın eğitim alanına hızla soktuğu bu gayrı resmi kurumlarla yetinmeyerek bugün köklü program değişikliği ile Milli Eğitim Bakanlığını (MEB) da ideolojisi doğrultusunda görevlendirerek, eğitim sistemimizi tümüyle çağdaş dünyanın dışına çıkarmayı başarmıştır.

İktidarın 2017 Programı

Anayasa değişikliği ile önündeki tüm engelleri temizlemeye çalışan siyasi iktidar, eğitim sistemini de buna uyarlamaktadır. Üstelik anayasa değişikliğinin gölgesinde eleştiri ve katkıda bulunmak isteyenlere kulak tıkayarak yapmaktadır bunu.

Bu değişiklikle toplumun ihtiyacı değil, başkana uyumlu, itaatkâr, dinci bir nesil yetiştirmek amaçlanmaktadır. Bu amaca ulaşmak için toplamda 53 alanda eğitim programı ve 180 derste değişiklik yapıldı.

İlköğretimden başlayarak Atatürkçülük ve Cumhuriyet kavramlarında kısıtlamalar var. Liselerde okutulacak “Türk Kültürü ve Medeniyet Tarihi” “Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” dersinde kısıtlamalar daha da yoğun. Özellikle “Atatürkçülük” terimi daha az yer almakta, cumhuriyet değerlerinin önemsizleştirildiği, kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

“Atatürkçülük” kavramı sosyal bilgiler dersi programından da tamamen çıkarıldı. Atatürk ile ilgili bilgilerin azaltılması ile amaç, siyasi iktidarın temel hedefi, cumhuriyetin kuruluş değerlerini, laik yaşam biçimini ortadan kaldırmaktır.

  1. Dünya savaşında Türkiye’nin savaşın dışında tutulmasına yönelik izlenen politikalar ile siyasi ve ekonomik gelişmelerin yer aldığı İsmet İnönü başlığını taşıyan bölümün çıkarılması da cumhuriyet düşmanlığının temel göstergelerinden biridir.

Biyoloji dersinden Evrim ünitesi çıkarıldı, bunun yerine  “Canlılar ve çevre” ünitesi kondu. Bu ünitede çevre şartlarının genetik değişimlerin sürekliliğine etkisi işlenecek. “Evrim Teorisinin çıkarılması ve Yaratılış Teorisinin temel alınması öteden beri siyasi iktidarın hedefiydi. Bu değişiklikle eğitim sisteminin bilimle, bilimsel bilgiyle bağı koparılmıştır.

Evrim teorisi sadece biyoloji değil doğa ve insan bilimlerinde de geçerliliğini koruyan bir alandır. Bilimi ve aklı yok sayan “yaradılışçı” görüşün temel alınması sistemi çağdaş dünyanın dışına itmiştir.

İlk, orta ve lise programlarında, özellikle 1-5-9. Sınıflarda yapılan değişiklikler kitaplara yansıtılacağından,  kitapların yeniden yazdırılması, yapılan değişikliklerden sonra milyonlarca kitabın bastırılması yandaş yayıncı ve gerici yazarlara milyonlarca lira kaynak aktarılmasını da beraberinde getirecektir.

Unesco tarafından yapılan ilk, orta ve lise düzeyinde ki “Sürdürülebilir Gelişmede Okul Kitapları” değerlendirme raporunda haklı olarak “Türkiye’de kitapların çoğunda ülkedeki yaşam tarzı, inanç grubu ve azınlıklar yeterince yer bulmuyor. Kadın-erkek ilişkileri geleneksel anlayışla öğrencilere sunuluyor.” Değerlendirmesi yer alıyor.

Eski müfredatta yer alan bilgi, ahlak, varlık, din, sanat, siyaset, bilim felsefesi üniteleri kaldırılıyor. Bunların yerine felsefe eğitimi dönemsel olarak 17. yy felsefesi, 18. yy aydınlanma felsefesi çağdaş felsefe üniteleriyle yukarıdaki konuların daha yüzeysel olarak işlenmesi sağlanıyor Sekülerizm, pozitivizm kavramları da yeni müfredatta inanç problemi olarak yer almaktadır.

Tarih dersi programına “1990 sonrası Türkiye’deki gelişmeler” başlığı eklenerek, 1994-2001 ekonomik krizleri, 28 Şubat girişimi, 15 Temmuz darbe girişimi, PKK, FETÖ, 1950 sonrası askeri darbeler, AB üyelik süreci, Kıbrıs gibi yakın tarih yer almakta. Elbette yakın tarihin programda yer alması doğal, ancak bilim insanlarının değil, siyasi iktidarın ideolojik yaklaşımlarının hâkim kılınmaya çalışılması program yapma ve geliştirme mantığıyla bağdaşmamaktadır.

İmam-hatip 5. sınıftan başlayarak “adab-ı muaşeret” kurallarında, edep, hayâ, konuşma, yeme-içme, yolculuk, alışveriş ve sanal âlemde iletişim adabı anlatılıyor.  İslam da oyun ve eğlence zaman israfıyla ilişkilendirilmekte. Oysa küçük yaşlarda çocuğa verilecek bilgilerin oyun içinde-ortamında verilmesi tüm pedagogların ortak görüşüdür. Şans oyunlarının yanlışlığına değil, haramlığına dikkat çekiliyor.

İktidarın yandaşı Eğitim Bir-Sen’in önerilerine bugüne kadar yapılan tüm program değişikliklerinde ve eğitim şuralarında hep yer verilmiştir. Bu değişiklikte “İnkılap Tarihi’nin kaldırılması” önerisi sanırım halkın tepkisinden çekinilerek şimdilik ertelenmiş görünüyor.

Basına da yansıyan, İstanbul da bir İlkokulun panosundaki 15 Temmuz köşesine yazılan “Zafer İslamın” pankartı, bu program değişikliğinden sonra daha çok okulda görüleceğe benziyor.

Programın içeriğinde bilimsel değerler dışlanmıştır. Dinci, ırkçı, etnik ayrımcı, cinsiyetçi, farklı kültürleri dışlayan, çevre düşmanı, piyasacı değerleri ön planda tutan bir anlayış ve içerikte hazırlanmıştır.

Program konu amaç ve kapsamı bakımından da bilimsellikten uzaktır. Çocuk psikolojisi ve pedagojik beklentiler yok sayılmıştır. Çocuğun yaşı, fiziksel, sosyal ve kültürel düzeyi göz önüne alınmamıştır.

Program tamamen not ve sınav sistemi üzerine oturtulmuştur. Bu nedenle de çocuğu geliştirmekten çok eleyici bir öze sahiptir.

Çağdışı, bilim dışı unsurlarla donatılan, ayağı yere basmayan bu programla siyasi iktidar tüm çocuk ve gençlerimizi kendi karanlığında boğmaya çalışmaktadır.

Eğitimdeki Başarısızlıkların Temelinde İktidarın uyguladığı Politikalar Var

Siyasi iktidarın 15 yıllık uygulamalar ve yaptığı tahribatlar sonucu çocuklarımız uluslararası değerlendirme kuruluşlarının yaptığı sınavlarda bir türlü başarılı sonuçlar alamıyorlar. PİSA da 2015 sorularına göre 70 ülkede 52. Sırada, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme İndeksinde ise 90. Sıradayız.

Eğitimden yararlanma oranı ve süresi diğer ülkelerde sürekli yükselirken, çocuklarımızın örgün eğitim dışına itilmesi nedeniyle Türkiye’de sürekli düşüyor. (Türkiye’de yaklaşık 13 yıl, Batı da bu rakam 16 yılın üzerinde.)

Ulusal gelirden eğitime ayırdığımız pay giderek düşüyor. Eğitim bütçeleri sürekli azalıyor. 2017 yılı bütçesinden eğitime ayrılan pay ulusal gelirin  %3.54 dür. Bu paranın büyük bir bölümü de özel öğretime destek olarak verilmektedir. Oysa Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin yoksulluğuna karşın bu oran %12’ler dolayındadır. Özel idarelerin katkısıyla bu oran daha da yükselmektedir. (Önceki yıl yapılan bir araştırmada 171 ülke içinde eğitime ayrılan ödenek sıralamasında 132. Sıradayız)

Eğitim giderleri ailelerin omuzuna yükleniyor. Ailelerimiz çocuğuna eğitim gideri olarak OECD ülkelerinin harcadığından iki kat fazla para harcıyor.

Kalabalık sınıflar, taşımalı eğitim, birleştirilmiş sınıflar, ikili öğretim ve vekil öğretmenlerle kapatılmaya çalışılan öğretmen açığı, eğitimdeki başarının sürekli düşmesine neden oluyor. MEB verilerine göre öğretmen açığı 150 bin, ataması yapılmayan bir milyonun üzerinde öğretmen adayı var. Buna karşın öğretmen açığı meslek dışı kaynaklardan karşılanmaya devam ediliyor.

Eğitimde Program Yapmak

Demokratik çağdaş bir eğitim programı ancak demokratik bir toplumda gerçekleşebilir. Bu nedenle eğitimin demokratikleştirilmesi mücadelesi, bağımsız, eşit, özgür, laik ve demokratik bir Türkiye mücadelesi ile birlikte yürütülmelidir.

Program yapmak ya da geliştirmek uzun bir araştırma ve çalışma sürecini kapsar. Eğitim bilimcilerin, öğretmen ve veli temsilcilerinin, öğrenci temsilcilerinin, ilgililerin, program uzmanlarının ve halkın geniş katılımını gerektirir.  Oysa bugün siyasi iktidar, her alanda olduğu gibi ben yaptım “oldubitti” anlayışını dayatmaktadır.

Bugün değiştirilen eğitim programı toplumun ihtiyaçlarına göre değil, iktidarın ideolojik amaçları doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu yüzden bilimsel saçmalıkların dışında, pedagojik olarak da birçok yanlışı içinde taşımaktadır.

Çağdaş toplumlarda eğitim programları, toplumsal gelişmelerin ışığında kendi kendini sürekli yeniler. Dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde aileyi, çocuğu, öğretmeni dışlayan katı merkeziyetçi bir eğitim programı yoktur. Oysa iklimlerin, kültürlerin, gelişmişliklerin, gereksinimlerin farklılığın yoğun olarak yaşandığı Türkiye’de bölgesel, çerçeve ve içeriği zenginleştirilmiş farklı programlar da geliştirmek gerekmektedir.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir