Kübalı Sosyalistlerin Güncelleme Olarak Andıkları Reformların Bugünü ve Geleceği

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

 Editör: Deniz Kızıler,  Çeviren: Ali Taş

 José Luis Rodríguez kimdir:

José Luis Rodríguez 1995’den 2009’a kadar Küba Ekonomi bakanlığını yapmış olan adadaki güncel dönüşüm süreçlerini dinamik ve sistemli bir biçimde analiz edebilen az sayıdaki uzmandan biridir. Bugün Küba halkı her güne resmi gazetede yayınlanan yeni bir ekonomik kararname ile başlamakta ve ülkenin ekonomik modelinde önemli yapısal değişimler gerçekleşmektedir. Bu koşullarda sanal dünyada (internette) çok yüksek bir hızla, her türden spekülatif analizler yapılmakta ve yayılmaktadır. Bu analizlerin yarattığı sis bulutlarını dağıtabilecek ve alınan önlemleri anlaşılabilir bir şekilde açıklayacak görevlilerden birinin José Luis Rodríguez, olduğunu düşündük ve onun görüşlerine başvurduk.

Ç.N José Luis Rodríguez, Küba Komünist Partisi Üyesidir

Her halükarda Kübada bugün ekonomi her şeyin üzerinde önceliğe sahip bir konudur. Küba bugün bir ikilem  ile karşı karşıya bulunuyor. Ya ekonomik yapıyı yeniden yapılandırılacak, ya da devrim kaçınılmaz olarak bir tehditle karşı karşıya kalabilecek. José Luis Rodríguez, halen Havana’da Küba Dünya Ekonomisi Araştırma Merkezi’nde (Centro de Investigaciones de la Economia Mundial-CIEM) danışmanlık yapmaktadır.

Bu söyleşiyi Meksika günlük gazetesi La Jornada, 2014 sonunda Rodríguez ile Küba parlamentosunun son oturumu öncesinde Havana’da yapmıştır.

 

Küba yönetimi niçin ekonomik reform değil de güncelleme terimini tercih ediyor?

José Luis Rodríguez: Bu iki nedenle açıklanabilir. Birincisi, hedeflenen tüm değişikliklerin önkoşulunun bir sosyalist sistemin güncellenmesi olduğunun altı çizilmek istenmektedir. Bu bizde bugün aynı zamanda „mümkün olabilir bir sosyalizm“ olarak anlaşılmaktadır. İkincisi, bu terime başvurularak geçmişte bir dönemde Avrupa’da özellikle (Doğu Avrupa’da) sosyalizmin yok olmasına sebep olan sözüm ona sosyalizmin mükemmelleştirilmesi adına yapılan reform yaklaşımları ile araya bir mesafe konmak istenmektedir.

 

Seçilen ekonomik modelin tam olarak niteliği nedir? Küba’nın izlediği yol nereye doğru gidiyor?

José Luis Rodríguez: Küba sosyalizminin bugün de seçtiği model, bu güne kadar inşa etmiş olduğumuz, – Küba’nın sosyalist modelinin altını çizen çeşitli temel özgünlükler gösteren– mevcut toplumun mükemmelleştirilmesini içeren bir modeldir.

Her şeyden önce başlıca temel üretim araçları, yani ülkenin gelişmesinde nihai olarak belirleyici konumda olan üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyet korunacaktır. Devlet-dışı mülkiyetin genişlemesi ve yayılması, bu mülkiyet biçiminin birikim olanakları zayıflatılmak suretiyle sınırlanacaktır. Ve eskisi gibi temel kamusal genel hizmetlerin halka kapsamlı ve ücretsiz bir biçimde sağlanması sürdürülecektir.

Aynı zamanda küçük özel mülkiyete dayalı girişimciliğe ve bunun yanı sıra kişilerin ve ailelerin kendi adlarına işletmecilik yapmalarına, kişilerin kendi kazançları için çalışmalarına izin verilecektir. Bunların dışında bir yandan tarım sektöründe ve tarım-dışı sektörlerde kooperatif mülkiyete dayalı işletmelere diğer yandan yerli ve yabancı sermaye ortaklığına dayalı ortak işletmelere alan açılacaktır. Böylelikle, devlet-dışı mülkiyet biçimlerine –egemen konumda olmamak kaydıyla– yani bu egemenliğe uygun bir biçimde düzenlenen– bir yapı kazandırılacaktır. Burada söz konusu devlet-dışı mülkiyete konu olan işletmelerin –bu koşullar içinde– ülke gelişimine katkıda bulunabileceği düşüncesinden hareket edilmektedir.

Bu, önemli bir değişikliktir. Bu değişikliği iki mantıkla açıklamaktayız: Bir yandan, devlet mülkiyeti, –tek başına kaldığında– içinde bulunduğumuz sosyalist inşa aşamasında– sosyalizmin başarısını güvence altına alamamaktadır. İkincisi, bunun tersi doğrultusundaki yol uzun yıllar izlenmiş olmasına karşın alınan sonuçlar o kadar da tatmin edici olmamıştır.

Ve sonuç olarak, (üzerinde çalıştığımız, güncellenen –çev.) Marksist teorimize göre, –sosyalizmi gerçekleştirmek ve ilerletmek için– sosyalizmde pazar ilişkilerinin belirli bir gelişim aşamasına karşılık geldiği sonucuna varılmıştır. Bu aşamayı, bir yandan içinde üreticilerin bireysel emeğinin toplumsallaştırılmasının olanaklı olmadığı, diğer yandan merkantil (ticari) kategorilerinin zorunlu olduğu bir aşama olarak tanımlıyoruz.

Bu nedenle, gelişme yolunda uygun ve mantıklı bir gelişme yolunda ilerleyebilmek için bu gerçeği kabul etmek bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, kesinlikle pazar ilişkilerinin –onların oluşmasına izin verdiğimiz sınırlar içinde bile– gözetimimiz dışında kalabilecekleri anlamında anlaşılmamalıdır. Aksine bunlar toplumsal kontrol ve gözetim altında tutulacak ve bunların topluma olası olumsuz toplumsal etkileri dengelenecektir.

Az önce söylediklerimizle de, bu kategorilerin (bunların) bizim bugün içinde bulunduğumuz koşullarda sosyalist gelişmemizi güvence altına alabileceğini, bu sosyalist gelişme olanağının azgelişmişlik koşulları ile çevrelenmiş olduğunu söylemiş olduk. Bu anlamda yukarıda ekonomimizin bu koşullarla başa çıkabilecek bir niteliğe sahip olması gerektiğini açıklamaya çalıştım. Şüphesiz bu hiç de basit bir iş değildir.

 

Yani Pazar Sosyalizmini mi kastediyorsunuz?

José Luis Rodríguez: Küba’da meydana gelen olaylar, Küba araştırmaları[1][1] olarak anılan kitapların sayfalarında, –kaçınılmaz olarak siyasal sistemde de yapısal değişimleri beraberinde getirecek– olan bir “sosyalist pazar ekonomisine geçiş” olarak yorumlanmaktadır.

 

Siz ne düşünüyorsunuz?

José Luis Rodríguez: “Sosyalist pazar ekonomisine geçiş” iddiasını ele alalım: Kanımca reel olarak var olan sosyalizm olarak adlandırılan deneyimin tarihsel gelişimini araştırmış olan her hangi biri bizim bu hedeflediğimiz şeyin pazar sosyalizmi olmadığını açık ve net bir şekilde görebilir.

Pazar sosyalizmi kavramı, 1960’lı yıllarda bazı ülkelerde girişilen ekonomik reformlara atıfta bulunmaktadır. Önce Yugoslavya ve Macaristan’da ve daha sonra Perestroyka ile birlikte Sovyetler Birliği’nde pazar mekanizmalarını yaygın biçimde yürürlüğe konulmasını kasteden bir kavramdır. Bu ülkelerdeki reformlar, pazarın kendi işleyişi içinde sosyalizmle çelişen hiç bir boyut taşımadığı öncülünden hareket ediyordu. Dolayısıyla bu mekanizmaların kapsam alanının gitgide genişletilmesinde sakınca görülmemişti. Bu yolla ekonominin yönetiminin giderek daha “etkin” olacağı düşünülmüştü. Bu reformlar pazar mekanizmalarının içinde bulunduğu toplumsal bağlamı gözetmemiş, bu mekanizmaların olumsuz yan etkilerini kontrol etmeyi ve dengelemeyi dikkate almamıştı.

Tarihsel deney göstermiştir ki, bu pazar ekonomisinden sonuçta geriye kalan şey sosyalizmsiz bir pazardan başka bir şey olmamıştır.

Kanımca söz konusu Küba araştırmalarının eleştirilerinin mantığı şudur: sosyalizmde pazarın devreye sokulması halinde, bunun –daha yüksek bir etkinliğe ulaşmak için– en son “sonuçlarına/gereklerine” –yani kapitalizme değin– ilerlemek zorunluluğu söz konusudur. Ekonomide daha yüksek bir etkinliğe ulaşmak için bu gereklidir.

Onların bu mantığının devamı olarak en sonunda Küba’nın “kapitalizme ulaşması gereken” bu ekonomik eğilime uygun düşecek yumuşak/rafine siyasi değişimlere girişmesi gerekecektir, yine bu mantığının devamı olarak bu kapitalizme geçişi başlatmaktan başka bir şey değildir.

Bu söylenenler istenen yöne çevirebilir, istediğiniz yönden bakabilirsiniz, ancak onların bu “tavsiyelerinin” arkasındaki mantık budur.

 

Değişimlerin hızlandırılmasını isteyen hatta bir şok müdahaleden yana olan çok sayıda insan var. Bu dönüşümlerin daha yüksek bir tempoda ilerletilmesi gerçekten mümkün müdür?

José Luis Rodríguez: Küba’da yaşadığımız ve uzun yıllar süren özel zorlu dönemden sonra toplumdaki beklentilerinin çeşitlilik gösterdiğini ve belirli alanlardaki beklentilerin çok yoğun olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bununla birlikte toplumun gereksinimlerini tatmin edebilecek ve ekonominin işlerliğinin sağlanması için gerekli olan değişimlerin büyük çaplı ve karmaşık değişiklikler olduğu açıktır. Bu kolay bir çaba değil.Ayrıca bir başka güçlük de şudur: bugüne kadar olan ekonomik deneyimlerimizin dışında kalan ve çok fazla tecrübeli olmadığımız önlemler devreye sokulmaktadır ve yenilerinin devreye sokulması gerekmektedir. Bu anlamda aldığımız tedbirlerin denenmesi ve sonuçlarının değerlendirilebilmesi için zamana gerek duymaktayız. Bu tedbirler sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyo-politik etkileri yönünden de değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Alınan bu yeni tedbirlerin etkilediği süreçlerde ortaya çıkan öznel faktörler* bizim için büyük önem taşımaktadır.

(Ç.N. Halkın gereçek eğilimleri ve beklentileri kastediliyor.)

Bu anlamda alelacele verilen değişiklik kararları içinde bulunduğumuz güncelleme sürecini tehlikeye sokabilir. Kübanın tedbirli oluşu güncelleme ile hedeflemiş olduğu uzun vadeli stratejik hedefleri riske sokmaksızın ilerleme çabasını engellemiyor. Dolayısıyla olanakların elverdiği ölçüde ileriye doğru çeşitli adımlar atılıyor. Örneğin şu alanlarda adımlar atıldı:

Halk içinde ev ve apartman dairelerinin alım-satımına izin verilmesi[2][2], uluslararası turistik tesislere girişlerin esnekleştirilmesi, emekli olan kişilerin tekrar başka işlerde çalışmalarına izin verilmesi. Bu durumda emekliler bir yandan emekli maaşlarını alacaklar diğer yandan başka işlerde çalışarak gelirlerini arttırabilecekler.

Kısacası, Raul Castro’nun “acele etmeksizin, ancak aralıksız kesintisiz ilerlemek gerekir” şeklindeki açıklamasının halen tamamen geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum.

 

İki buçuk yıl önce karar altına alınan yeni politikalar hangi noktalarda beklenen değişim süreçlerini getirmedi?

José Luis Rodríguez: Öncelikle, şunu hatırlatmak isterim: Yönlendirici politikaların gerçekleşmesi için beş yıl hatta bazı hallerde daha uzun bir süreç öngörülmüştür.

Öngörülen bu süreler içerisinde beklenen etkilerin halen bir gerçekleşme süreci içinde olduğunu söylemek istiyorum. Diğer yandan –bugün Küba ekonomisi dış dünyaya %47 oranında açık durumdadır. Bu nedenle gelişmelerin uluslararası ekonomiye çoğu yönden bağlı olduğu açıktır. Alınan tedbirlerin sonuçlarının görünürlük kazanması yüksek derecede bir risk ve belirsizlik koşulları altında gerçekleşmektedir.

Buna Amerika Birleşik Devletleri tarafından sürdürülen ekonomik ambargo gerçeğini eklersek, bu durumda ekonomik değişim çabalarımızda daha yüksek bir tempoya ulaşabilmemizin ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Buna ilaveten başlangıçta belirli koşullar altında karar altına alınmış olan ve daha sonra zaman içinde diğer kararlarla yetkinleşmesi gerekmiş olan önlemler de bulunmaktadır.

Daha sonra yetkinleştirilmiş olan bu tür reformlara örnek olarak, hiç kimsenin işletmediği sahipsiz tarım topraklarının, bunları işletmek isteyenlere verilmesi reformundan söz edebilirim. Bu reform önce 259 numaralı kanun hükmündeki kararnameyle düzenlenmişti. Daha sonra 300 numaralı kanun hükmündeki kararname ile bir dizi yeni önlem ilave edildi. Böylece tarım sektörünün yönetimi kolaylaşmıştır. Ayrıca Artemisa ve Mayabeque eyaletlerinde yeni bir yönetim biçimi deneyine girişilmiştir. Bu yeni deneylerde, pratik uygulama esnasında karşılaşılan yeni durumların analizinden hareket edilerek çözümler üretilmesi gerektiği için başlangıçta öngörülen sürenin dışına çıkılmıştır.

 

2011 yılında başlanan dönüşüm adımlarında elde edilen avantajlar neler oldu?

José Luis Rodríguez: Küba’nın ekonomik modelinin düzenlenmesi zorunlu olarak büyük kararlarla başlamak zorundaydı. Bu kararlar, ekonominin makro ekonomik yönetiminde değişiklikler gerektiren düzenlemeler içermekteydi. Doğal olarak ve bazı önemli sonuçların alındığı alanın bu alan olduğunu görüyoruz.

Ekonomik ve sosyal politikalara dair yönlendirici politikaların kapsamında bulunan Ve en fazla öne çıkan problemlerin değerlendirilmesine dönecek olursam şunları söylemem gerekiyor:

Dış ödemeler dengesi ve emek üretkenliği sorunları

Bu sorunlar büyük ölçüde bir yandan ülkenin (dövizle) dış mali açıklarla, diğer yandan ülkedeki emek üretkenliğin düşük olması ile bağlantılıdır.

Birinci veriye –döviz sorununa– bakarsak, bir yandan ihracatımızın geliştirilmesi, diğer yandan ithal ikamesi yoluyla ve alınan tasarruf önlemleriyle belirli bir başarı kazanılmıştır. Bunun sonucunda dış ticaret açığını/milli gelire oranı 2008 yılında %5 aleyhimize iken 2013 yılında bu oran %1,6 oranında lehimize dönmüştür.

Dış ticari açığımızın giderilmesi bizim için iyi bir koz olmuştur, buna dayanarak dış dünya ile pazarlık gücümüz artmıştır. Yeni dış borçlar sağlayabilme olanağımız gelişmiştir. Bu avantaj sonucunda Rusya eski Sovyetler Birliği’ne olan borçlarımızın %90’ını silmiştir. Bu borç Paris Kulübü kayıtlarından da silinmiştir. Ayni zamanda Meksika‘ya olan borçlarımızın %70’i de silinmiştir. Bunlar bize önemli bir manevra alanı ve kaynak sağlamıştır, böylece 2009 yılında almış olduğumuz dış borçların eritilmesi olanağını elde ettik.

Tüm bu başarılar stratejik önem taşımaktadır. Bunlar bize Küba’ya gelecek yabancı yatırımların çoğaltılması ve yerli yatırım gücümüzün büyütülmesi açısından daha iyi koşullar sağlamıştır. Böylece büyüme oranımız yükselmektedir. Bir kaç yıl içinde büyüme oranında kabaca yüzde altı ila yüzde sekize arası bir orana çıkabileceğiz.

İkinci başlığa, –emek üretkenliğine– gelirsek, son beş yıl içinde emek üretkenliğinin %7,8 oranında arttığını görüyoruz. Gerçi bu oran çok yüksek bir oran değildir. Yine de emek üretkenliği artışı ile ortalama gelir artışı aşağı yukarı aynı oranda arttığı için enflasyon basıncını etkisiz kılan bir etken olarak rol oynamıştır.

Buna rağmen, dengeli ve süreklilik gösteren bir büyümeye ulaşabilmek için yapmamız gereken çok şey var. Fakat bu zaman ve kaynak gerektiriyor.

 

Halkın büyük çoğunluğu mikro ekonomik alanda herhangi bir düzelme hissetmiyor, bu koşullar altında toplum içinde beraberlik duygusu nasıl korunabilir?

José Luis Rodríguez: Hükümet, tüm ekonomik ayarlama (uyumlandırma) süreçlerinde, toplumumuzun ulaşmış bulunduğu kazanımlarının korunmasını gözeten kıstasları göz önünde bulunduruyor olmasına karşın–kısa vade açısından– kaçınılamıyacak meydan okumalarla (güçlüklerle) karşı karşıya gelmektedir.

Bu meydan okumaların belki de en büyüklerinden biri, kaçınılmaz hale gelmiş bulunan yapısal reformların hangi biçimlerde uygulanacağı sorunudur. Ülkenin gelişim düzeyinin ve halkın ihtiyaçlarının karşılanması düzeyinin iyileştirilmesi için burada doğru seçimler önem kazanmaktadır. Yukarıda bahsettiğim gibi halkın geride bıraktığımız zorlu özel dönemde katlanmış olduğu fedakârlıklar belirli bir birikim yaratmış durumdadır. Alınan kararların bir kısmı gerçekliği dikkate almıştır. Örneğin devlet isletmelerinin yeniden yapılandırılması, yani ücret ödemelerinin devlet işletmesinin üretim başarılarına göre ayarlanması reformunu ele alalım. Bu alanda yaptığımız reformla enflasyon baskısı yaratmaksızın işçi ücretlerinin önemli ölçüde artmasını sağlayabildik. Bu yeni başarı %49’u devlet sektöründeki işletmelerde çalışan insanlar için potansiyel yeni alternatifler sunmaktadır.

Hizmetler sektöründe durum daha karmaşık gibi görünmekle birlikte, bu sektörde sağlık ve spor alanında çalışanlar için maaşlar mali bütçe dengesini bozmadan yükseltilmiştir.

Ayrıca, ülkedeki toplam çalışanların %26 sinin çalıştığı kamu-dışı (özel sektör –çev.) ekonomi sektöründe artık insanlar daha yüksek ücretler elde edebilmektedirler.

Tüm bu ilerlemelere ve hissedilir ölçüde artan olanaklara rağmen,gerçek ücretlerde düşüş olgusu söz konusu.Ayrıca taşımacılık sektörü ve konut inşaatı sektörünün genişletilmesi yetersiz kalıyor. Hükümet bu alanlardaki beklentiler ile bu beklentiye ulaşmak için gerekli koşulların sağlanması arasındaki gerekli olan dengenin sağlanması için çok dikkatli davranmaya çalışıyor.

Zorunlu nedenlere bağlı olan bu yavaş ilerlemenin yanı sıra işçilerin bütün bu süreç hakkında daha yüksek bir bilgilenme düzeye sahip olmasını ve emekçilerin sürece katılımını gerçekleştirmek zorundayız. Kanımca bu ikisi, (halk içinde, hükümet dahil) gerekli oydaşmanın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

 

Dolaşımdaki kağıt paranın—iki para yerine– tek para haline getirilmesi ekonomik dönüşüm çabalarınızın toplam başarısı açısından nasıl bir yer tutuyor?

José Luis Rodríguez: Ülkemizde yasal olarak hükümetin bastığı iki kâğıt para işlem görüyor ve dolaşımda bulunuyor: iç Peso ve dış Peso (konvertibl para[3][3]). Bu, önlem 1993 yılında uygulamaya konmuş ve Küba parasının yabancı paralar karşısında değer kaybını önlemiştir. Bu önlem alınmasaydı kontrol edilmesi çok zor bir durum ortaya çıkabilirdi. İki kâğıt para uygulaması aynı zamanda beraberinde –özel girişimcilerin çalıştığı sektörde– bir ademi-merkeziyetçi sürece* yol açmış oldu.

Toplamda 90’lı yıllarda yaptığımız bu işlere bugün bulunduğumuz konumdan baktığımızda da olumlu bir değerlendirme yapmak olanaklıdır.

(*İki kâğıt para uygulamasının özel girişimcilere faaliyetlerinde bir dinamizm kazandırdığını kastediyor.)

Ayrıca 1993te başlatılan bu iki kâğıt para sistemi (iç Peso ve dış Peso) diğer bir olumluluğa yol açmış bulunuyor: Açılmasına izin verdiğimiz döviz büroları sayesinde halkın elinde o yıllarda birikmiş olan nakit fazlasını emebildik. O günlerde halkın elinde biriken bu fazla brüt milli gelirin %73’üne ulaşmış bulunuyordu.

Buna ek olarak –üzerine belirli bir satış vergisi koyarak– belirli tüketim mallarının döviz karşılığında satışına izin verdik. Döviz karşılığında mal satışına izin verilmesi dövize ulaşım olanağı bulunan insanlara yönelikti. Nitekim 2010 yılı sonu itibariyle halkın % 60’ı dövize ulaşım olanağına sahipti.

Daha sonra bu olumluluklar tersine dönmeye başladı, ikili para uygulaması ve parada iki farklı alım satım fiyatı (kur değeri) sorun oluşturmaya başladı. Muhasebe sistemi açısından gitgide daha içinden çıkılmaz bir duruma yol açmaya başladı. Şüphesiz bu sorun ülkenin gerçek ekonomik durumunun hesaplanmasını ve görülebilmesini engelliyordu.

Bu nedenle, devletin bütçe yönetiminde ve devletin istatistik çalışmalarını Küba peso’suna (iç paraya) dayalı olacak tek bir para sistemine geri dönüş yoluyla düzenlemek güncel değişim sürecinin vazgeçilemez bir hedef haline gelmiştir.

Tek paraya geri dönüş kaçınılmaz olarak uzun bir zaman alacak olan oldukça karmaşık bir süreç olacaktır. Çünkü, yurt dışı işlemlerde (turizm/ticaret) geçerli olan resmi kur 1 CUP = 1 CUC= 1 Amerikan Doları iken, Küba vatandaşları 1 Amerikan Dolarını hükümet bankalarından 25 yerli para karşılığında alabilmektedir. Dolayısıyla resmi kur ile piyasadaki kur farkının giderilmesi, yani resmi alış/satış fiyatının düşürülmesi veya ikisini yaklaştıracak bir çözüm bulunması gerekmektedir. Şüphesiz bu işin başarıyla sonuçlandırılması hassas bir operasyona gerek duymaktadır.

Bugün dünya kapitalizminin krizi dolayısıyla pek avantajlı olmayan bir dış dünya koşulları bulunuyor. Bu koşullarda giriştiğimiz çok sayıda dönüşüm/yenilik daha da karmaşık hale gelmiş bulunuyor. Buna rağmen 2011 yılında karar altına alınan temel yönlendirici politikalar tarafından belirlenen güzergâh doğru saptanmıştır. Bu anlamda 2011 yılı kararları orta vadede sürdürülebilir bir gelişmenin koşullarını yaratmada stratejik kazanımlar elde etmek için zorunlu olan reformları güvence altına almış görünmektedir.

[1][1] Ç.N.: José Luis Rodríguez, burada Batı’daki liberal ve liberal sol Küba araştırmacılarının tezlerini ele alıyor.

[2][2] Ç.N.: Daha önce Küba’da halk sadece sahip oldukları evleri takas edebiliyorlardı, ev alım satımı yasaktı.

[3][3] Konvertibl para baş harfleri CUC.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir