Laiklik ve CHP Genel Başkanı ve Diğer İlgililer Hakkında Açıklama-Ömer Faruk Eminağaoğlu
1 MC hükümeti döneminde 1975 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü çalışma saatlerinin, Cuma namazı saatine göre düzenlenmesine ilişkin yapılan işlem, laiklik ilkesine aykırı bulunarak ve inanç özgürlüğü içinde kalmadığı gerekçesi ile Danıştay tarafından 1976 yılında iptal edilmiştir.
Refah Partisi iktidarı döneminde 1997 yılında çalışma saatlerinin iftar saatlerine göre düzenlenmesine ilişkin çıkartılan Bakanlar Kurulu kararı hakkında, laiklik ilkesine aykırı olduğu ve inanç özgürlüğü içinde kalmadığı gerekçesi ile Danıştay tarafından 1997 yılında yürütmeyi durdurma, 2000 yılında ise iptal kararı verilmiştir.
Öte yandan bu işlem Refah Partisi hakkında 1997 yılında açılan kapatma davasında, laikliğe aykırı eylemler içerisinde yer almış olup, Anayasa Mahkemesi de 1998 yılında verdiği kararında bu eylemi laikliğe aykırı niteleyerek kapatma nedenleri arasında göstermiştir.
Konu İHAM’ne iletildiğinde, 2001 yılında İHAM 3 üncü Dairesi, 2003 yılında ise İHAM Büyük Dairesi, Türkiye’yi haklı bularak yapılan bu başvuruyu reddetmiştir.
Tüm bunlar yaşanmamış gibi, bugün tekrar cuma namazı genelgesi çıkarılabilmektedir. Ülkede böyle bir sorun yok iken, bu durum siyasal çıkar uğruna sömürü konusu haline dönüştürülmekte, toplumda kutuplaşma yaratılması amaçlanmakta, gündem değiştirilmekte, kamu kesimi dini yönden fişlenmekte ve bölünmekte, devlet dine göre biçimlendirilmektedir. Laiklik görmezden gelinmektedir.
Üstelik anılan kararların da söz konusu olması, doğrudan Cuma namazıyla ilgili olarak ta 1 inci MC hükümeti döneminde verilmiş bir karar bulunması, anayasa hükümlerinde bir farklılık ta yaratılmamasına rağmen, bugün bütün siyasi partilerin hafızalarını kaybetmişçesine suskunluğa bürünmeleri, bu sonuç itibarıyla CHP de dâhil olmak üzere bugünkü tüm siyasi partilerin yan yana yer alarak 1 inci MC hükümeti dönemindeki koşulları yarattıklarını, hatta bu birliktelikle onun da ötesine geçtiklerini, laikliğe aykırılık ortak paydasında buluştuklarını göstermektedir.
TBMM’deki bütün siyasi partilerin, laikliğe aykırılığı daha önce açıkça ortaya konulan böyle bir konuda suskun kalmaları, asla ve asla kabul edilemez.
CHP ve bütün siyasi partiler, inanç sömürüsüne yönelmiş ve laiklikten kaçar olmuşlardır.
Bu konuda laikliğe aykırılık ortak paydasında buluşan siyasi partilerin, laikliğin de içinde yer aldığı Anayasa’nın ilk dört maddesinin korunarak yeni bir anayasa yapılacağı söylemiyle bir araya gelmeleri ise, ortaya koydukları bu duruş karşısında gerçek dışıdır. Kaldı ki, bir genelge ile anayasanın laiklikle ilgili değişmez maddesinin bile devre dışı bırakılması ve yeni anayasa sürecinde, anayasanın değişmez maddelerine dokundurtmayacaklarını söyleyen siyasi partilerin de, genelge ile yaratılan hukuksal sonuç konusundaki suskunlukları, mevcut duruş ve çizgilerini ve de demokrasi için var olan siyasi partilerin, Türkiye’yi nasıl bir demokrasiye götürmekte olduklarını açıkça göstermektedir.
Laiklik, ülkede yaşamanın, nefes almanın temel taşıdır. Siyasi partiler varlık nedenlerini inkâr eder duruma düşmüşlerdir. TBMM’deki tüm siyasi partilerin nerede ve nasıl duracağına artık iktidardaki AKP karar vermektedir. Muhalefet, AKP tarafından yönetilmektedir.
Çağrım bir yurttaş olarak diğer partilere, parti üyesi bir kişi olarak ise partim CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve yönetimine hitaben olup, anılan kişileri istifaya davet ediyorum.
Partimin genel başkanı ve ilgili yöneticilerinin eylemi, Parti Anayasası olan Parti Tüzüğü’nin 2 nci ve 3 üncü maddelerine açıkça aykırı olmakla, kendileri hakkında Parti Tüzüğü’nün 70/1-a-b maddeleri uyarınca önlemli olarak kesin ihraç istemiyle Partinin yetkili organına 11 Ocak 2016 tarihinde başvuru yapacağımı ifade ediyorum.
Bu konuda başta üniversiteler, hukuk alanındaki örgütler, barolar ve birçok demokratik kitle örgütünün de suskunluğu kabul edilebilir değildir.
Türkiye Cumhuriyeti, hukuk ve demokrasiyle yaşayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni hukuk ve demokrasiyle yaşatacak olan adres, Cumhuriyet Halk Partisi olup, bu nedenle ülkeye demokrasiyi getiren Cumhuriyet Halk Partisinde, özellikle kongre ve kurultay sürecinde parti içinde yok edilen hukuk ve demokrasi etkin kılınacak, Parti kendi ilke ve değerlerine sahip çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve yarınların güvencesi olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz değildir ve sahipsiz kalmayacaktır.
Saygılarımla.
Ömer Faruk Eminağaoğlu
BAŞVURULAR:
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞINA
YAKINICI : Ömer Faruk Eminağaoğlu
SUÇLANANLAR : • Kemal Kılıçdaroğlu – CHP Genel Başkanı
- Gürsel Tekin – CHP Genel Sekreteri
- Sezgin Tanrıkulu – İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
- Bülent Tezcan – Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
- Veli Ağbaba – CHP Genel Başkan Yardımcısı
- Diğer ilgili yöneticiler
KONU : Din ve inanç sömürüsü yoluyla Cuma namazları için izin denilerek çıkarılan ve laiklikle çatışan Başbakanlık genelgesi konusundaki,
Söz, eylem ve davranışları nedeniyle, Partiden kesin çıkarma disiplin suçu işleyen aynı zamanda milletvekili de olan Genel Başkan ve yine aynı zamanda milletvekili de olan anılan genel başkan yardımcısı ile, saptanacak diğer ilgililer hakkında disiplin soruşturması açılması,
Taşıdıkları görev ve suçlama konusu gözetildiğinde, önlemli olarak işlem yapılması,
Disiplin kovuşturma kararı verilmesi,
Anayasa’nın 153/son maddesi de gözetilerek sabit olan eylem nedeniyle Partiden kesin çıkarma disiplin cezası verilmesi
AÇIKLAMALAR
- Bu başvuruya konu, din ve inanç sömürüsü yoluyla, laiklikle açıkça çatışan ve Başbakanlık genelgesi adı altında, Başbakan imzalı “Anayasa ve ilgili mevzuatta güvence altına alınan dini inanç hürriyetinin bir gereği olarak; Cuma Namazı saatinin mesai saatine denk gelmesi halinde, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan isteyenlere mesai kaybına neden olmaksızın izin verilir” hükmünü içeren 2016/1 sayılı genelge, 08 Ocak 2016 tarihli resmi gazetede yayımlanmıştır.
- Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü, Cuma günlerine ilişkin çalışma saatlerinin düzenlenmesine ilişkin 08 Ağustos 1975 tarih ve 461-28/22151 sayılı işlem gerçekleştirmiştir.
- 1 nci MC hükümeti olarak adlandırılan IV ncü Demirel hükümeti döneminde yapılan bu işlemin iptali için Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından açılan davada, Danıştay 8 inci Dairesi, 1975/1993 Esas, 02 Mart 1976 tarih ve 1976/642 sayılı olarak iptal kararı vermiştir. Kararda, iptal gerekçesi ve dayanağı olarak 1961 Anayasası’nda laiklik ilkesine ilişkin 2 nci, inanç özgürlüğüne ilişkin 19 uncu maddeleri gösterilmiştir.
- 18 Ocak 1997 günlü ve mükerrer 22881 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, 13 Ocak 1997 günlü ve 97/9022 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, bu karara ekli listedeki kurumların çalışma süreleri, ramazan ayında iftar saatlerini çalışma süresi dışında bırakacak biçimde düzenlenmiştir.
- Bu karar hakkında Danıştay 12 nci Dairesi, 28 Ocak 1997 gün ve 1997/151 Esas sayısı ile, Anayasa’nın Başlangıç kısmının beşinci paragrafı, 2 nci ve 24 üncü maddeleri ve laiklik ilkesine aykırılık nedeniyle yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.
- Danıştay 12 nci Dairesi 1997/151 Esas, 25 Ocak 2000 tarih ve 2000/211 sayılı kararı ile, bu Bakanlar Kurulu Kararını, Anayasa’nın Başlangıç kısmının beşinci paragrafı, 2 nci ve 24 üncü maddeleri ve laiklik ilkesine aykırılık nedeniyle iptal etmiştir.
- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Refah Partisinin kapatılması istemiyle açılan davada söz konusu Bakanlar Kurulu işlemi, Refah Partisi kapatma nedenleri arasında gösterilmiş, Anayasa Mahkemesi de 1997/1 Esas, 16 Ocak 1998 gün ve 1998/1 sayılı kararı ile bu eylemi, Anayasanın değişmez hükümleri kapsamında, kapatma nedenleri arasında saymıştır.
- İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi 3 nci Dairesi 31 Temmuz 2001 tarihli kararında, bu eylemin de konu edildiği Refah Partisi/Türkiye davasında, şeriata dayalı düzen kurma isteğini, çok taraflı hukuk sitemi önerilerini değerlendirerek, temel hak ve özgürlükler yönünden ihlal bulunmadığından red kararı vermiştir. Bu karar, İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi tarafından da 13 Şubat 2003 tarihinde uygun bulunmuştur.
- 12 Eylül darbesi sonrasında, 28 Ekim 1980 günlü ve 17145 sayılı Resmi Gazete’de, 27 Ekim 1980 tarih ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Yasa yayınlanmıştır.
- Bu Yasa’nın 6 ncı maddesinde,
“Milli Güvenlik Konseyinin Bildiri ve Kararlarında yer alan ve alacak olan hükümlerle Konseyce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların 9 Temmuz 1961 tarihli ve 334 sayılı Anayasa hükümlerine uymayanları Anayasa değişikliği olarak ve yürürlükteki kanunlara uymayanları da kanun değişikliği olarak yayımlandıkları tarihte ve metinlerinde gösterilen tarihlerde yürürlüğe girer.” hükmüne yer verilmiştir.
- 1982 Anayasası’nın 153/son maddesi,
“Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” hükmünü içermektedir.
- Refah Partisi eylemi hakkında Anayasa Mahkemesi’nin yapmış olduğu değerlendirme ve ortaya koyduğu gerekçe ve karar herkes için bağlayıcıdır.
- Gerek yürürlükte olduğu dönemde 1961 Anayasası’nda, gerekse 1982 Anayasası’nda, Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın yukarıda ifade edilen kararlarında değişikliğe gidilmesini gerektiren, hiçbir değişiklik gerçekleşmemiştir. 1982 Anayasası’nın 2 nci ve 4 üncü maddelerine göre böyle bir değişiklik olanaklı da değildir.
- Başbakanlık genelgesi ile, 12 Eylül Darbesi akabinde hükümet görevini üstlenen Milli Güvenlik Konseyi’ne yetki tanıyan 2324 sayılı Yasa’daki sonuç yaratılmıştır. Bir genelge ile, değişmez maddesi de dahil adeta Anayasa değişikliği gerçekleştirilmiştir. Anayasanın değişmez maddeleri devre dışı kalmıştır.
- Milli Güvenlik Konseyi’nin 1961 Anayasası ile çatışan kararları, 2324 sayılı Yasa uyarınca Anayasa değişikliği sayılmıştır! Şimdi Başbakan’ın Anayasa ile çatışan genelgesi (adeta 2324 sayılı Yasa varmışçasına) yürürlüğe girmiş, ortaya çıkan sonuç bir genelge ile Anayasa’nın değişmez maddesi de dahil olmak üzere Anayasanın değiştirilmesi olmuştur. Bu hükümler, genelge ile devre dışı bırakılabilmiştir!
- Askeri darbe döneminde 2324 sayılı Yasa ile yapılan sonuç, şimdi Başbakan tarafından ve bir genelge ile yaratılıyorsa, hukukun üstünlüğü asla ve asla bir sivil ve dinci darbeye izin vermemelidir. Temeli hukuk olan müdafai hukukla kurulan CHP de, varlık nedeni uyarınca, bu duruma asla kayıtsız kalamaz.
- Geçmişte tüm bunlar yaşanmamış gibi, bugün tekrar bu başvuruya konu cuma namazı genelgesi çıkarılabilmektedir. Ülkede böyle bir sorun yok iken, hiç kimse bu konuda hiçbir sorun yaşamamış ve yaşamazken, bu durum siyasal çıkar uğruna sömürü konusu haline dönüştürülmekte, toplumda kutuplaşma yaratılması amaçlanmakta, gündem değiştirilmekte, kamu kesimi dini yönden fişlenmekte ve bölünmekte, devlet dine göre biçimlendirilmektedir.
- Laikliğe aykırılığı açık ve tartışmasız olan böyle bir konuda, CHP Genel Başkanı bu konuda taşıdığı sıfat ve görev itibarıyla laiklik konusunu görmezden gelmekte, kayıtsız kalmaktadır. Genel başkan yardımcısının söz ve davranışı hakkında duyarsız kalmaktadır. Anılan genel başkan yardımcısı, ekteki habere konu ve tekzip de edilmeyen söz davranış ve eylemi ile, aykırılığını ortaya koymaktadır. Yargı organlarına genel başkan dışında başvuru yetkisi yönünden ve ayrıca kendisine yüklenen görevler de gözetildiğinde, genel sekreter Gürsel Tekin de bu duruma kayıtsız kalmaktadır. Laiklik, yaşamanın, kul olmaktan çıkıp, kişi olmanın, insan haklarının, yaşamanın olmazsa olmazıdır. Partinin, insan haklarından sorumlu genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, taşıdığı sıfat ve görevinin gereğini yerine getirmeyerek, tüzük hükümlerine açıkça aykırı hareket etmiştir. Laiklik, hukuk sistemimizin temelidir. Partinin hukuk ve seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı Bülent Tezcan, bu konuda taşıdığı sıfat ve görevin gereğini yerine getirmeyerek, açıkça tüzük hükümlerine aykırı hareket etmiştir. Soruşturmada ortaya çıkacak diğer ilgililer ve yöneticilerin de aynı derecede sorumluluğu söz konusudur. Laikliğe aykırılık konusundaki, bu tutum, söz, davranış ve eylemler ve de bu yolla ortaya çıkan aykırılık, asla ve asla görmezden gelinemez.
- Üstelik yukarıda anılan yargı kararlarının da söz konusu olması, doğrudan Cuma namazı ilgili olarak ta 1 inci MC hükümeti döneminde verilmiş bir karar bulunması, anayasa hükümlerinde bir farklılık ta yaratılmamasına rağmen, tüm bu yaşananların ve sonuçlarının unutulması, bugün bütün siyasi partilerin hafızalarını kaybetmişcesine suskunluğa bürünmeleri, kurumsal hafızalarını kaybetmeleri, bu sonuç itibarıyla da CHP de dahil olmak üzere bugünkü tüm siyasi partilerin yan yana yer alarak 1 inci MC hükümeti dönemindeki koşulları yarattıklarını, hatta bu birliktelikle onun da ötesine geçtiklerini, laikliğe aykırılık ortak paydasında buluştuklarını göstermektedir. Hiçbir yöneticinin CHP’yi, laikliğe aykırı böyle bir ortak payda içinde göstermeye hakkı ve haddi yoktur.
- Laiklik, ülkede yaşamanın, nefes almanın temel taşıdır. Siyasi partiler varlık nedenlerini inkâr eder duruma düşmüşlerdir. TBMM’deki tüm siyasi partilerin nerede ve nasıl duracağına artık iktidardaki AKP karar vermektedir. Muhalefet, AKP tarafından yönetilmektedir. Oysa dinci bir sivil darbeye karşı koymak, CHP’nin yaşam felsefesi, kuruluş gerekçesi, varlık nedenidir.
- Partimin genel başkanı ve ilgili yöneticilerinin laikliğe aykırılık konusundaki söz, davranış ve eylemleri, Parti Anayasası olan Parti Tüzüğü’nin 2 nci ve 3 üncü maddelerine açıkça aykırı olmakla, bulundukları da görev de gözetildiğinde, kendileri hakkında Parti Tüzüğü’nün 70/1-a-b maddeleri uyarınca önlemli olarak kesin ihraç istemiyle Partinin yetkili organınca işlem yapılması gerekmektedir.
- Türkiye Cumhuriyeti, hukuk ve demokrasiyle yaşayacaktır. Laiklik, Türkiye Cumhuriyetini sonsuzlaştıran ve yaşamsal kılan temel ilke olup, Türkiye Cumhuriyeti de her durumda laiklikle yaşayacaktır.
- Türkiye Cumhuriyeti’ni hukuk ve demokrasiyle yaşatacak olan adres, Cumhuriyet Halk Partisi olup, bu nedenle ülkeye demokrasiyi getiren Cumhuriyet Halk Partisinde, özellikle kongre ve kurultay sürecinde parti içinde yok edilen hukuk ve demokrasi etkin kılınacak, Parti kendi ilke ve değerlerine sahip çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve yarınların güvencesi olacaktır.
SONUÇ
- Cuma genelgesi çıkarılarak yapılan din sömürüsü karşısında, üstelik açık yargı kararları ve Anayasa Mahkemesi kararları da bulunmasına rağmen, kayıtsız kalan, taşıdığı sıfat ve görevle bağdaşır biçimde hareket etmeyen Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Sekreter Gürsel Tekin, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, bu konudaki söz, davranış ve eylemi nedeniyle Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve saptanacak diğer ilgililer hakkında önlemli olarak Tüzüğün 2,3, 70/1-A-a-b maddeleri uyarınca işlem yapılarak, kesin ihraçlarına karar verilmelerini talep etmekteyim.
Saygılarımla. 11 Ocak 2016
Ömer Faruk Eminağaoğlu
EKLERİ
- Üyelik kaydı
- Habertürk Gazetesi, 8. Ocak 2016 tarihli Veli Ağbaba ile ilgili AA mahreçli tekzip edilmeyen haber.
*** ***
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞINA
YAKINICI : Ömer Faruk Eminağaoğlu
SUÇLANAN : Yapılacak soruşturmada ortaya çıkacak olan CHP milletvekili
Aylin Nazlıaka – CHP Milletvekili
Diğer ilgililer
KONU : Söz, eylem ve davranışı nedeniyle Partiden kesin çıkarma disiplin suçunu işleyen her iki milletvekili ve varsa saptanacak diğer kişiler hakkında, disiplin soruşturması açılarak, bu suçlamaya dayalı olarak disiplin kovuşturması kararı verilmesi
AÇIKLAMALAR
- 03 Ocak 2016 tarihli Sözcü Gazetesinde, Sözcü Gazetesi yazarı Uğur Dündar’ın CHP milletvekili Aytun Çıray ile
söyleşisi yer almıştır.
- Söz konusu söyleşide, CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın tanık olduğu bir olay, Aytun Çıray tarafından aktarılmıştır.
- Buna göre, bir CHP milletvekilin, “artık yeni şeyler söyleme zamanı geldi diyerek, odasındaki Atatürk resmini indirdiği, Aylin Nazlıaka’nın müdahalesi üzerine de bu resmi yerine astığı” ifade edilmiştir.
- Resmi indirilen ve yerine tekrar geri asılan, Cumhuriyet’in ve CHP’nin kurucusu, CHP’nin önderi ve ilk genel başkanı olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
- Ortada açık ve somut bir olay söz konusu olup, yapılacak disiplin soruşturmasında ismi açıklanmayan milletvekilinin saptanacağı tartışmasızdır.
- Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik her geçen gün artan saldırılardan bir tanesinin Parti içinde bu şekilde yaşanması açıklanabilir değildir.
- Gerek anılan söyleşi içeriğinden, gerekse basına yansıyan bilgilerden, bu olayla ilgili henüz herhangi bir işlem yapılmadığı da görülmektedir ki, bu durum da anlaşılabilir değildir.
- Eylem, söz ve davranış, Parti Tüzüğü’nün 1 ve 2 nci maddelerine aykırı olmakla, Tüzüğün 70/A-a maddesine, yine parti üyeliği tutum ve davranışlarıyla bağdaşmaması boyutuyla Tüzüğün 70/A-b maddesine aykırılık oluşturmakta ve partiden kesin çıkarma disiplin suçunu ve partiden kesin çıkarma disiplin cezasını gerektirmektedir.
- Başvuruya konu edilen ve partiden kesin çıkarma disiplin suçunu oluşturan, eylem, söz ve davranışla ilgili olarak disiplin soruşturması açılmasını, saptanacak kişi hakkında aynı disiplin suçu nedeniyle cezalandırılması istemiyle disiplin kovuşturması açılmasını talep etmekteyim.
- Gerçekleşen disiplin suçuna tanık olan, tanık olduğuna ilişkin yayın ve beyanatları tekzip etmeyen Aylin Nazlıaka, her ne kadar resmin yerine asılmasını sağlamış ise de, konuya kapatılması gereken bir olaymış gibi yaklaşarak, konu hakkında işlem yapılmasını sağlamayarak, söz konusu eyleme bu yolla iştirak etmiş, bu bir tarafa kişi adını açıklamamak ve partiye bildirmemek yoluyla, koruma ve ayrımcılık yapmış, böylece geçici çıkarma disiplin suç ve cezasını içeren, Tüzüğün 70/B-b maddesine aykırı hareket etmiştir. Bu nedenle parti üyelik hukuku çerçevesinde gerçekleşen olay hakkında PM gerekli işlemi yapmak durumundadır.
SONUÇ VE İSTEK
Belirtilen nedenlerle adı geçenler ve varsa saptanacak diğer ilgililer hakkında hukuken gerekli işlemlerin yapılması gerekmektedir.
Saygılarımla. 11 Ocak 2016
Ömer Faruk Eminağaoğlu
EKLERİ
- CHP üyelik kayıt örneğim
- 03 Ocak 2016 tarihli Sözcü Gazetesi’ndeki ilgili söyleşi metni
*** ***
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞINA
YAKINICI : Ömer Faruk Eminağaoğlu
SUÇLANAN : Kemal Kılıçdaroğlu – CHP Genel Başkanı
Anadolu Bulvarı, No:12, Söğütözü, Ankara
KONU : CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Partinden kesin çıkarma disiplin suçu nedeniyle disiplin soruşturması açılması ve bu suçlamaya dayalı olarak disiplin kovuşturması açılması kararı verilmesi
AÇIKLAMALAR
- Cumhuriyet’in ve CHP’nin kurucusu, CHP’nin önderi ve ilk genel başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ü kastederek, Akit Gazetesi 10 Kasım yıldönümlerinde yaptıkları yayınlarda, olmasaydı da olurduk, zulüm bitti gibi manşetlere, rahmetle anamıyoruz seni Paşam gibi sözlere, ilanlara yer vermiştir.
- Bu çerçevede söz konusu gazetenin Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik başkaca bir çok saldırısı da bulunmaktadır.
- Anılan gazetenin genel yayın yönetmeni Hasan Karakaya’nın ölümü üzerine, taziye amacı ile bile olsa CHP genel başkanı tarafından yapılan arama, asla insani duygular gerekçesi ile açıklanamayacak, Parti duruş ve kırmızı çizgilerinin ötesine geçen bir eylem ve davranışı oluşturmuştur.
- Konu AKP liderinin yaptığı gibi, kin ve nefret yaratmak ve buradan beslenmek, insanlardan uzaklaşmak değil, doğrudan saldırıda bulunanlara karşı tavır gösterebilmekle ilgilidir.
- Ortaya çıkan eylem ve davranış, CHP Tüzüğünün 70/A-b maddesine aykırılık oluşturmakta, partide alınan görev ve sorumlulukla, üyelik tutum ve davranışı ile bağdaşmamakta, partiden kesin çıkarma disiplin suç ve cezasını oluşturmaktadır.
- Başvuruya konu eylem ve davranış hakkında PM tarafından, disiplin soruşturması ve disiplin kovuşturması açılması gerekmektedir.
Saygılarımla. 11 Ocak 2016
Ömer Faruk Eminağaoğlu
EKLER
- CHP üyelik kaydım
- AKİT Gazetesi hakkındaki iki yayın örneği