“Demokrasiyi yıkmanın tek yolu, onun silahlarını kendisine karşı kullanmaktır.”
ahmety@anafikir.gen.tr
Bundan 79 yıl önce 1933 yılında bütün dünyanın izlediği bir mahkeme neredeyse bir yıl sürdü. Uluslararası komünist hareket güçlüydü ve kıta emperyalizmi bir çıkış yolu arıyordu. Kapitalistlerin ve sözcülerinin yarattığı komünizm “korkusu” tüm Avrupa’ya yayılmıştı. Yangından sonra Cumhurbaşkanı von Hindenburg, “Reichstag Yangını Kararnamesi”ni yayınlayarak temel hak ve özgürlüklerin büyük çoğunluğunu askıya aldı. Yangını bahane edip “komünist tehdide karşı” en sert önlemlerin alınması gerektiği yönünde propaganda yapan Nazi Partisi, 5 Mart’ta yapılan seçimlerde % 44 oy aldı. Alman Nasyonal Halk Partisi’nin % 8’lik oy oranıyla %52’ye ulaşarak Reichstag’ta çoğunluğu elde ettiler. Alman Komünist Partisi, “Reichstag Yangını Kararnamesi’ne dayanarak baskı altında tutuldu. Sosyal Demokrat Partililer Nazi SA birliklerince tehdit edildi, bir kısmı gözaltına alındı. Böylece Hitler, 23 Mart 1933’te “1933 Yetki Yasası”nı Reichstag’tan kolayca geçirerek Almanya’nın diktatörü oldu.
Kısa süre içinde tüm partiler feshedildi, yenilerinin kurulması yasaklandı. Bir sene sonra, 2 Ağustos 1934’te Hindenburg öldü. Alman ordusunun da desteği birtakım pazarlıklarla alındı ve Hitler Almanya’yı tam bir polis devletine çevirdi. 1939’da da II. Dünya Savaşı’nı çıkardı.
*
Reichstag yangını, Hitler‘in ve faşist ideolojinin ilk politik manevralarından biriydi. Polis kısa sürede, Marinus van der Lubbe adında psikolojik sorunları olan bir komünisti tutukladı.
1929’da Komintern Orta Avrupa başkanlığını yapmış olan Bulgar komünist Georgi Dimitrov gözaltına alındı.
Ancak Dimitrov yargılamayı tersine çevirdi ve faşizmi yargıladı.
Daha sonra, Faşizmin Yargılanması / Leizig 1933 adıyla tüm dünyada yayınlanan kitapta, yargılama süreçlerinde, ilkin faşizmin hukuk sistemini kullanma yöntemini ve bunlara karşı verilmesi gereken mücadelenin araçlarını ve yöntemini öğreniyoruz. Bu arada faşizmin yargılama yöntemlerinden sahte tanık, sahte delil üretme gibi ahlaksız suçlamaların o yıllarda da yapıldığı anlaşılıyor.
Gerçeği ortaya çıkarmak ve faşizmin çirkin yüzünü sergilemek için her türlü meşru aracı kullanmak, açık duruşmaları fırsata çevirmek, avukatlar, basın, mahkemeye yazılacak mektuplar gibi tüm araçları bir o kadar direnç ve sabırla işlemek gerektiğini Dimitrov bize öğretiyor. Ağır tutukluluk koşullarında, faşist liderlerin tehdit ve şantajlarına karşın, basit delilleri çürütmeyle başlayan savunmasını faşizmin siyasi merkezine, hükümete kadar dayandırıyor.
Aşağıya önemli bulduğumuz pasajlarını aldığımız yargılama sürecinde Hitler’in iktidarını kurmak için yargıyı en önemli araçlardan biri olarak gördüğü anlaşılıyor.
(Dimitrov, Faşizmin Yargılanması / Leizig 1933, Ma-ya Yayınları, Kasım 1974, İstanbul. Türkçesi, Ali Karaşıklı)
“EMNİYET SORUŞTURMA YETKİLİLERİNE AÇIKLAMA
Berlin, 20 Mart 1933
Tutuklanmamla ilgili olarak aşağıdaki açıklamada bulunmak istiyorum:
Eski Bulgar milletvekili, eski Bulgar İşçi Sendikaları Genel Birliği Sekreteri ve 1919’dan beri Bulgar Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi olan ben, Georgi Dimitrov, 1923 yılında Hazirandan Eylüle dek süren olaylardan dolayı Bulgaristan’da gıyaben mahkum olduğum için 1923 Ekiminden beri siyasi göçmen durumundayım. Siyasi düşmanlarımın yabancı ülkelerde bile ölüm tehdidi söz olduğundan Avrupa’da gerçek adımla yaşama olanağım yoktur. Örneğin, tutuklandığım zaman, adımı Dr. Rudolf Hediger, diye belirttiğim gibi değişik adlar kullanmak zorunda kaldım.” (s.7)
*
“(…) Odamda bulunan kâğıtlara gelince, benim olduğum sırada yapılan arama dışındakileri kabul etmiyorum. Odamın aranması benim yokluğumda yapılmıştır.” (s.10)
“ADLİ SORUŞTURMA MAKAMLARINA AÇIKLAMA
20 Mayıs 1933
Sorgu hakimi tarafından bana gösterilen Alman Komünist Partisi’nin Reichstag yangını ile ilgili bültenini ilk kez mahkemede gördüm. Önceden böyle bir belgeyi ne elime aldım ne okudum. (…)” (s.20)
*
“Ağır ceza polis komiserinin, polis sorgusunu bitirdikten sonra evimde bulunan bütün belge ve notları bana gösterdiğini ve de benim orada olduğum sırada bunları teker teker aldığı ve numaraladığını korkusuzca açıklamak zorundayım. Ne Helmut’un mektubu ne Ferdi adına zarf, ne İnner’den alınan resmi yazı, ne Alman Komünist Partisinin bülteni benim eşyalarım değildir.
Sovyetler birliğinin görevlisi ya da militanı olmayı büyük bir şeref saymakla birlikte, ben, böyle bir niteliğe haiz değildim.
Hiçbir zaman evimdeki rehberin üzerine Reichstag veya sarayın yerini işaretlemedim. Buna hiç ihtiyacım yoktu. 1921’de Bulgar milletvekili olarak Reichstag’da bulundum. Bu yapının nerede olduğunu çok iyi biliyorum.
Reichstag yangını gibi bir eylem, komünizmin zararına olarak ancak çılgın ve azgın siyasi düşmanlar veya provakatörler tarafından yapılabilir.(…)” (s, 20)
*
Polis soruşturmasın sırasında ifade veren kadının durumu gibi, benim Reichstag kundakçısı ile beraber olduğumu doğrulamak ancak bir yanılgı üzerine oturtulabilir. Bilindiği gibi polis soruşturması sırasında kadın, 26 Şubat günü saat üç’de Düsseldorfer Strasse’de bir kahvede beni Va Der Lübe ile birlikte kesin olarak gördüğünü belirtmiştir. Fakat daha sonra bu saatlerde benim Berlin’de olmadığım ortaya çıkınca tanıklığı kesin bilinen bu kadın birden ortadan kaybolmuştur. (…)” (s, 22)
“BAYAN MAGDALENA BARAMOVA
Berlin-Moabit N.W. 40, 11 Temmuz 1933
Sevgili Kızkardeşim,
17 ve 25 Haziran tarihli mektupların için çok teşekkür ederim. Maalesef posta param olmadığı için hemen cevap veremedim. Eskiden Bayan Anna Krüger’den mektup pulları alıyordum. Bu yoksul kadına mutlaka bir felaket gelmiş olmalı. (…)” (s, 25)
Durumumda hala bir değişiklik yok, iddianameyi bekliyorum. Eğer iddianame Reichstag yangını ile ilgili ise (ki bu bana oldukça imkansız görünüyor, çünkü yangın olayıyla hiçbir ilişkim yok), dava şüphesiz çok uzun sürecektir. (…)” (s.30)
“BAY DOKTOR PAUL TEİCHERT
(Avukat)
Leipzig, 1 Ağustos 1933
Davama gelince, İmparatorluk Mahkemesi tarafından Reichstag yangını ile ilgili suçlanmam beni çok şaşırttı. Verilere göre hazırlık soruşturması, şu çılgınca ve provakasyon niteliğindeki cinayetle hiçbir ilişkim olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmalıydı. Ancak görüldüğü gibi mahkeme, bulunmayan esas suçluların yerini, üç Bulgar göçmen yakalayarak doldurmaya karar vermiştir. Özellikle siyasi davalarda adaletin, siyasetin aleti haline gelebildiği açıkça görülmektedir. (…)
Aslında bir hiç yüzünden burada olan siyasi bir militana karşı, Reichstag yangını ile en büyük ihanet suçlamasını bağdaştırmak için savcılar kurulunun nasıl davranacağını çok merak ediyorum. (…)” (s, 32)
“BAY DOKTOR PAUL TEİCHERT
(Avukat)
Leipzig, 4 Ağustos 1933
Çok saygıdeğer doktor!
Dün iddianameyi aldım. (…)
İddianame aşağıdaki şekilde, olağanüstü bir kesinlikle yanlışa varmaktadır (sayfa 23):
‘Dimitrov evli olmasına rağmen Schaafsma-Schmidt adı altında, dul Bayan Anna Krüger ile nişanlanmış ve nişan davetiyeleri bastırmıştır. Böyle bir davetiye dosyada bulunmaktadır.’
Kesin olarak belirtirim ki sahte nişan davetiyesi adi bir sahtekârlıktır. Hangi ad altında olursa olsun nişanlanmadım ve nişan davetiyesi gibi bir şey bastırmadım.
Sanığı manevi açıdan küçük düşürmeye yönelen bir eğilimin varlığını kabul etmenin, bu kalpazanlığın ne zaman ve hangi amaçla yapıldığını kendi kendimize sormamız gereksizdir.
Ancak genel olarak iddianameye dayanak için delil toplamada kullanılan yöntemi belirlediğinden bu örnek önemsiz değildir.
Kişiliğimin yüz karası olarak değerlendirilmesi gereken bu belge eğer gazete sayfalarında yer alırsa resmi avukatım olarak siz, benim kesin yalanlamamı yayınlatmak zorundasınız. (…)” (s. 32)
“BAY DOKTOR PAUL TEİCHERT
(Avukat)
Leipzig, 8 Ağustos 1933
(…)
Benim ileri sürdüğüm tanıklar resmi yoldan çağrılmadığı takdirde, ağır ceza sorgu kanununun 220. Paragrafı gereğince bu tanıkların şahsen ve doğrudan benim adıma çağrılmasını istiyorum. Saygılarımla/Dimitrov” (s.39)
“BAY DOKTOR PAUL TEİCHERT
(Avukat)
Leipzig, 18 Ağustos 1933
İçinde bulunduğumuz yılın 4 Nisanında bugüne kadar gece gündüz zincire vurulmuş durumdayım. Birçok karşı koymalarım ve size iletilen dileklerim sonuçsuz kaldı.
26 Ağustos İmparatorluk Mahkemesi nezdinde sorgu yargıcına başvurarak, zincirlerin tamamen kaldırılması mümkün değil ise, ölüme mahkûm olmuş kişilere uygulandığı gibi yalnız gece takılmasını rica ettim. Bana verdiği cevapta zincirlerle ilgili olarak hiçbir değişmenin mümkün olmadığını bildirdi. Size yazdığım mektupların büyük bir bölümünü acı çekerek yazmak zorunda kalıyorum. (…)” (s, 49)
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANI BAY BUNGER
28 Ağustos 1933
Çok saygıdeğer Başkan,
4 Nisandan beri, gece gündüz ellerim zincire vurulmuş haldedir. Bu tedbirin kaldırılması için tekrar tekrar verdiğim dilekçeler sonuçsuz kaldı.
26 Temmuzda İmparatorluk Mahkemesi nezdinde sorgu yargıcına tekrar başvurarak, zincirlerin tamamen kaldırılması imkânsız ise ölüme mahkûm olmuş suçlulara uygulandığı gibi yalnız gece zincire vurulmasını rica ettim. Şu cevabı aldım: ‘Şimdilik zincire vurulma durumu ile ilgili olarak bir değişiklik düşünülemez.’(…)” (s, 53)
“26 EYLÜL 1933 TARİHLİ DURUŞMANIN STENO İLE ALINMIŞ NOTLARI
DİMİTROV: Faşist basın tarafından aktarılan sözlerimin değiştirilmesini protesto ederim.
BAŞKAN: Size söz verilmedi. Açıklamaların ne zaman yapılacağına ben karar veririm.
DİMİTROV: Açıklamak isterim ki cumartesi…
BAŞKAN: Şimdi hiçbir açıklamanın yapılmasına izin vermiyorum.
DİMİTROV: Haklarımdan yoksun bırakıldığım apaçık ortada…
BAŞKAN: Susunuz! Burada ortaya çıkarabileceğiniz hiçbir şey yok. Avukatınıza başvurunuz.
DİMİTROV: Asıl savunmamı kendim üzerime alıyorum.
(…)
BAŞKAN: Sanık Dimitrov’a bundan sonra soru sorma hakkı verilmeyecektir, çünkü bu hakkını kötüye kullanmış, soruları ile yalnız komünizm propagandası yapmıştır. (Dimitrov konuşmaya devam etmek ister.)
BAŞKAN: Yeter artık, Dimitrov!
DİMİTROV: Bu tür davranışı protesto ederim.(…) ” (s. 63-66)
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANI BAY DR. BUNGER
Çok saygıdeğer Başkan,
Davanın ilk gününden beri Kahverengi Kitap adlı bir kitap sık sık, metin aktarımlarında ve yalanlamalarda gerek suçlandıran taraf, gerekse savunma tarafından kullanılmaktadır.
Yüksek Mahkeme nezdinde Kamu Bakanlığı ve savunma avukatları tarafından inceleme konusu olan bir yayın hakkında nasıl olur da suçlandırılanların en ufak bir bilgisi olmaz.
Sayın Başkan, Reichstag yangını davasında suçlandırılan kişi olarak, masrafı tarafımdan ödenmek üzere, bu kitabın, Bulgar suçlularının resmi avukatı olan bay Teichert aracılığıyla bana ulaştırılmasını sağlamanızı rica ediyorum.
Saygılarımla / G. Dimitrov” (s, 68)
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANI BAY DR. BUNGER
Çok saygıdeğer Başkan,
Duruşmada steno ile alınan notların bir örneğinin bana iletilmesi için gereğini rica ederim.
Suçlandırılan ve savunan tarafların temsilcileri gibi gelecek duruşmalarda, geçen duruşma notlarını inceleme ve kullanma olanağının bana da tanınmasını diliyorum.(…) saygılarımla / G. Dimitrov” (s.72)
“4 KASIM 1933 TARİHLİ DURUŞMANIN STENO İLE ALINMIŞ NOTLARI
(Tanık Göring’in dinlenmesinden alınma)
(…)
DİMİTROV: 28 Şubatta Konsey başkanı Göring Reichstag yangını ile ilgili bir basın toplantısı yaparak şunları söyledi: Hollandalı komünist Van Der Lubbe’nin yakalanması sırasında üzerinde pasaporttan başka parti üye kartı da bulunmuştur. Nasıl oluyor da Konsey Başkanı Görring Van der Lubbe’nin parti kartı taşıdığını bilebiliyordu?
GÖRİNG: Şimdiye kadar bu dava ile ilgili pek ilgilenmediğimi söylemek zorundayım, yani bütün yazıları okumadım. Yalnız zaman zaman sizin (Dimitrov’a dönerek) çok kurnaz birisi olduğunuzu duydum. Ben oraya buraya koşmuyor, kişilerin ceplerini karıştırmıyorum. Eğer siz (Ditrov’a dönerek) bu durumu bilmiyorsanız söyleyeyim: Polis bütün büyük caniler için soruşturma yapar ve sonucu bana bildirir!
(…)
DİMİTROV: Dava ile ilgili bir soru daha sormak istiyorum.
BAŞKAN (daha kesin): Size söz vermiyorum.
GÖRİNG (bağırıp çağırarak): Çık dışarı, ip kaçkını!
BAŞKAN (polislere hitap ederek): Götürün onu!
DİMİTROV (polisler tarafından tutulmuş olarak): herhalde sorularımdan korktunuz Bay Konsey Başkanı?
GÖRİNG: (Götürülen Dimitrov’a bağırarak): Gözünüzü açın, mahkeme salonundan çıkar çıkmaz hesabınızı gördüreceğim! İp kaçkını!” (s. 81-84)
“8 KASIM 1933 TARİHLİ DURUŞMANIN STENO İLE ALINMIŞ NOTLARI
(Tanık Goebbels’in dinlenmesinden alınma)
(…)
DİMİTROV: Nasyoal Sosyalist hareketin amaçlarına ulaşması için yapılan bütün terörist eylemlere katılanlara nasyonal sosyalist hükümet tarafından af çıkarıldığı doğru mudur?
GOEBBELS: Nasyonal Sosyalist hükümet, hayatları ve sağlıkları pahasına komünizm tehlikesine karşı mücadele edenleri hapishanede bırakmazdı.
BAŞKAN: Duydunuz mu, Dimitrov?
DİMİTROV: Çok iyi duydum! Bildiğim kadarı ile Bay Başkan, Almanya’da dört veya beş önemli politik cinayet bilinmektedir. Komünist liderlerden öldürülen karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg…
BAŞKAN: Yeter!
GOEBBELS: Adem ile Havva’dan başlamak belki daha uygun olur. Bu cinayetlerin işlendiği dönemde daha nasyonal sosyalist hareket doğmamıştı.
DİMİTROV: Alman politikacılarından Ezberger ve Rathenau’yu öldürenlerin komünistler değil de sağcı kişiler olduğunu tanık bilmiyor mu? Bu kişiler bugün nasyonal sosyalistlerle bağlaşık halde değiller midir? (…)
GOEBBELS: Dimitrov’a arkasındaki kişilere ve dünya basınına, sorulardan kaçtığımı ve soruları reddettiğimi belirtmek olanağını tanımamak için cevap vermekteyim. Bu küçük komünist ajitatörden çekinmemekte haklı olduğum görülüyor…
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANI BAY DR. BUNGER
27 Kasım 1933
Çok saygıdeğer Başkan,
(…) Bütün partilerin, yardımcı örgüt ve kuruluşların silah zoru ile ortadan kaldırılarak, yalnız nasyonal-sosyalist birlikler korunarak ve böylece ekonomik, devletçi, kültürel, askeri, sportif, dini örgüt ve kuruluşları, gençlik örgütlerini ve diğerlerini, basını, propagandayı ve daha bir çok şeyi “birleştirme” yolu ile hükümetin önüne çıkan engelleri ortadan kaldırmak “tek başına iktidarı” ve “bütüncül” devleti “Üçüncü Reich” gerçekleştirmek için Reichstag yangınının nasyonal sosyalist liderler tarafından geniş bir şekilde kullanıldığı doğru mudur? (…)” (s. 125)
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANI BAY DR. BUNGER
5 Aralık 1933
(…) 19 mayıs’da “Popov ile Tanev’in Reichstag yangını işine karışmadığını kellemi ortaya koyarak temin ederim” dediğim zaman sorgu yargıcının “her halükarda yakında kellenizden ayrılacaksınız” diye beni tehdit ettiği doğru mudur?
Sorgu hâkiminin 3 Nisandan itibaren, yani Tanev’in intihara teşebbüsünden çok evvel bana zincir takılması için emir verdiği doğru mudur?
Saygılarımla / G. Dimitrov” (s. 140)
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA BAŞKANI BAY DR. BUNGER
8 Aralık 1933
Çok saygıdeğer başkan,
6 Aralık duruşmasında Bulgar sanık arkadaşlarım ile görüşmeme izin verilmesi için sözlü olarak belirttiğim dileğim konusunda karar vermenizi rica ederim. Tutuklanmamdan bu yana dokuz ay süresince kanunsuz olarak Bulgar sanık arkadaşlarımla tek kelime konuşmama izin verilmedi.
Saygılarımla / (G. Dimitrov)
“MAHKEME ÖNÜNDE DİMİTROV TARAFINDAN YAPILAN SON SAVUNMANIN STENO İLE ALINMIŞ NOTLARI
16 Aralık 1933
DİMİTROV: Ceza sorgu kanununun 258. Paragrafı gereğince hem savunmacı olarak, hem de sanık olarak konuşma hakkım vardır.
BAŞKAN: Son bir konuşma hakkınız daha var. Şimdi bu hak size verilmiştir.
DİMİTROV: Sayın yargıçlar, sayın suçlayıcı üyeler, sayın avukatlar! (…) Mahkeme boyunca kaba ve sert bir dille konuştuğumu kabul ediyorum. Hayatım ve sürdürdüğüm mücadele de aynı niteliktedir. Fakat dilim samimi ve açık yüreklidir. Şeyleri gerçek adları ile anmak âdetimdir. Müşterisini savunmak zorunda olan bir avukat değilim.
Komünist bir sanık olarak kendimi savunuyorum.
Komünist devrimci şerefimi savunuyorum.
Komünist fikirlerimi ve inançlarımı savunuyorum.
Hayatımın anlamını ve içeriğini savunuyorum.
Bu nedenle mahkeme önünde söylediğim her söz deyim yerinde ise kanımdan bir damla, etimden bir parçadır. Komünistlere anti-komünist bir suç yüklendiğinden dolayı, bütün sözlerim bu haksız yere suçlamaya karşı duyduğum öfkenin belirtisidir. (…)
İddianamenin 83 üncü sayfasında şöyle denilmektedir. “Dimitrov 25 – 28 Şubat tarihleri arasında Berlin’de olmadığını belirtmiş olmasına rağmen, bu bir şey değiştirmez, Dimitrov’un Reichstag yangınına katılmaktan yargılanmasını engellemez.” İddianamenin daha ilerisinde, bunların yalnız Hellmer’in ifadeleriyle değil, fakat diğer olaylarla da doğrulandığını…
(…) Sayın yargıçlar! Bu tür cinayetlerin komünistlere mal edilmesi ilk defa görülen bir olay değildir. Burada örnekleri sayamam. Almanya’da Juteborg yakınında demiryolu suikastini anımsıyorum. Bu suikast dengesiz bir maceracı, bir kışkırtıcı tarafından yapılmıştır. O zaman bütün ülkelerde bu olayın Alman Komünist Partisinin eseri, komünistlerin terörist eylemlerinden olduğu gürültüsü haftalarca sürdürülmüştür. Daha sonra bunun bir deli tarafından yapıldığı anlaşılmış, kişi yakalanmış ve mahkûm olmuştur.
(…)
Alman hükümetinin 28 Şubat tarihli olağanüstü kanun hükmündeki kararname, aynı zamanda bir delil niteliğindedir. Bu kararname hemen yangından sonra yayınlanmıştır. Anayasanın örgütlenme hürriyeti, basın hürriyeti, kişi dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı vb. ile ilgili maddelerdir. Yalnız komünistlere değil, aynı zamanda diğer muhalefet parti ve gruplarına karşı da yöneltildiğini belirtmek zorundayım. Bu kanun olağanüstü bir rejimi yerleştirmek için Reichstag yangınını bahane etmiştir. (…)
Delil yetersizliğinden değil, bu anti-komünist eylemlerle bir komünist olarak ilgimizin olamayacağı için serbest bırakılmamızı talep ediyoruz.
(…)
Ayrıca, bize yöneltilen temelsiz iddianın suçlularının adalete teslim edilmesi, kaybedilen zaman, bozulan sağlık ve çekilen acılar için suçlular hesabına tazminat ödeme yoluna gidilmesini istiyoruz. (s, 162-172)
“İMPARATORLUK MAHKEMESİ 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANI BAY DR. BUNGER
18 Aralık 1933
Çok saygıdeğer Başkan,
Davanın kapanmasından sonra serbest bırakılmayı beklerken gereken zaman içinde müsadere edilen iki valizimin ve kitaplarımın iadesi için emir vermenizi rica ederim.
Saygılarımla / G. Dimitrov” (s, 175)
İDDİA MAKAMI TANIKLARININ ÖZELLİKLERİ
(…)
Hellmer: Kahve garsonu (nasyonal sosyalist gizli polis ajanı)
Dr. Schröder: Emekli kumandan, nasyonal-sosyalist
Dr. Ruppin: Nasyonal Sosyalist miletvekili
Willi Zimmermannn: Gazeteci, Alman Partisi Üyesi
Lebermann (hırsız ve morfinman)
Kunzack (hırsız)
Krause (hırsız)
Winle (kalpazan)
Kampfer (hırsız)
Weinberger (ırza geçmekten mahkûm olmuş)
Ahmet Yıldırım