Özgürlük Neye Benzer… Mehmet Tanju Akad

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Özgürlük cesaretin bedelini ödemeye hazır olmaktır.

Ya da şöyle olamaz mı: Özgürlük, özgürlüğün bedelini ödeme cesaretine sahip olmaktır.

İkisi de olabilir. Cesaretin bedeli bazen hafif, bazen çok ağırdır, özellikle de sevdiğiniz insanlara, ya da masumlara zarar verirse.

Yıllardır ara sıra düşünürüm özgürlük nedir diye. Bunu herkesin farklı anladığı bellidir ve genel bir mutabakata ulaşmak zordur. İkinci Meşrutiyet’te “hürriyet geldi” dedikleri zaman yaşlı kadınlar “bu nedir oğlum, neye benzer?” diye sormuşlar. Yanıt “herkes akşam istediği saatte gelebilir artık” şeklinde olmuş. Şimdi bunu reklamcılar da kullanıyor. “Özgür ol, istediğin dondurmayı ye, istediğin kadar mesaj çek” gibi saçmalıklar diz boyu. Reklamcıların bayağılaştırmadığı, kirletmediği hiçbir değer, hiçbir güzellik kalmadı.

Her ne kadar insanların bazıları tersini düşünse de, hayatta ilk keşfettiğim gerçeklerden birisi büyüdüğüm zaman özgürlüğümün kısıtlanacağı idi. Nitekim ömrümün en karanlık (halbuki güneşliydi), en korkunç günü ilkokula başladığım o felaketli gündür. Sabah kaldırılmak, elime çanta tutuşturulması, ağlayıp zırlayan bir sürü veledin arasında geçen saatler, istediğimi yapamamak, bahçelerde ya da kıyıda dolaşıp kitaplarımı okuyamamak benim için ölümden beterdi. İşkencelerden rahatça tekrar geçerim de o günü bir daha yaşamak istemem. Beynime iğneler batan bu 24 saatin travmasını uzun süre, liseyi bitirinceye kadar atlatamadım diyebilirim. Hayatımın kontrolü başkalarının eline geçmiş, ailemin sağladığı özgür ortam, yani küçük cennetim yıkılmıştı. On bir yıl boyunca okulda geçen her saat acı çektim. Salt bir saat daha okulda kalmamak için sınıflarımı geçtim. Pekala, bu acıyı sona erdiremez miydim? İşte o kadar cesur değildim. Bedelini ödeyemezdim. Daha önemlisi aileme ödetemezdim. Bu nedenle okul saatlerine tahammül edip, okul dışında kendime kaçış alanları yaratmaya çalıştım. Öğretmenlerin çoğu da bunu anladı ve daima en arka sırada doldurduğum çileme pek dokunmadılar.

Çoğu insanın durumu budur. Pek azı baskıya karşı çıkıp meydan okuyabilir ve bunun bedelini ödemeye razı olabilir. Bu bedel bazen sadece kendisinin değil, çevresinin de acı çekmesidir. Bu nedenle cesaret çoğu zaman sorumluluklarla çatışır. O zaman insanın hangi sorumluluğa öncelik vereceğine karar vermek gibi bir işkenceden geçmesi gerekir. Ülkesinin bağımsızlığı için ölüme giden nice cesur insan ailesini sonsuz acılara terk etmiştir. Bu bedeli göze almıştır. Cesaret işte budur. Ödülü de “onlar özgür yaşasın” dır. Böylesi tercihler her halükarda çok ağırdır. Ama cesaret her zaman bu kadar büyük ve ulvi amaçlar için yapılmaz. Bazen bir kişiyi tercih edip diğerini üzmek de cesaret ister. Cesaretsizlik ise daha yaygındır. Küçük çıkarlar için baskı ve aşağılanmaya boyun eğen, ya da istemediği şeyleri yapmaya itilen, ya da razı olan çok insan vardır.

Mutlak anlamda özgürlük bir ideadan ibarettir. Herkes belli kısıtlamalar altındadır. Ama özgürlük en başta bir zihin durumudur. En ağır baskı altında bile direnmeye karar veren insan özgürdür. Bunun için bir bedel ödemeye göze almıştır. Bu her zaman o kadar kahramanca da olmayabilir. Genellikle değildir. Kimisi şerefsiz bir iş yapmamak için istifa eder, maaşını, geçimini yitirir, kimisi de elde silah çatışmaya girip hayatını kaybeder. İkisi de cesurdur. Cesaretin toplanması birçok tereddütle, iniş çıkışlarla yaşanan bir süreç de olabilir. Kişi kendi cesaretinden kuşku da duyabilir. Bunların tümü normal ve insanidir ve cesaretin değerini asla azaltmaz, hatta çoğaltır. Ama içinde bir yerde öyle bir güç vardır ki, yeri geldiği zaman onurunu ayaklar altına aldırmayacak, bunun için her bedeli ödeyecektir. İşte o artık özgürdür.

Mehmet Tanju Akad

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir