Ülkemiz Türkiye, İran ile birlikte çatışmanın başlatıldığı Orta Doğu ile hedef olarak
belirlenen Kafkaslar/Orta Asya bölgesi arasında bulunmanın sıkıntıları ile karşı karşıyadır
hbascil@anafikir.gen.tr
RUSYA-ABD EKONOMİK- POLİTİK ÇEKİŞMELERİ
(Petrol ve Doğal Gaz Komşusu: TÜRKİYE-2)
Ülkemiz Türkiye, İran ile birlikte çatışmanın başlatıldığı Orta Doğu ile hedef olarak belirlenen Kafkaslar/Orta Asya bölgesi arasında bulunmanın sıkıntıları ile karşı karşıyadır.
‘Ekonomik Savaş’ : Petrol ve Doğal Gaz Hatları ‘Savaşı’
Hazar ve Basra havzasının petrol ve doğal gazı bu bölgeden:
- Batı’ya (Avrupa ülkelerine) karasal çıkış kapısını oluşturan ülkeler: Beyaz Rusya, Ukrayna, İran ve Türkiye’dir.
- Doğu’ya (Asya ülkelerine: Çin, Hindistan, Japonya ) çıkış kapısını oluşturan ülkeler de: Özbekistan, Afganistan, İran ve Pakistan’dır.
- Güney deniz çıkışı da: Basra Körfezi ve İran Hürmüz Boğazı’dır.
- Batı yönündeki deniz çıkış yolları da: Karadeniz, İstanbul ve Çanakkale boğazları, Doğu Akdeniz, Kızıl Deniz ve Baltık Denizi’dir.
http://mecanoblog.files.wordpress.com/2009/10/principaux-flux-petrolier-dans-le-monde1.jpg?w=490
Rusya Federasyonu’nun Kafkaslarda Çeçenistan’a, Gürcistan’a (Güney Osetya’ya) askeri müdahaleleri ile Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Yukarı Karabağ savaşı Hazar bölgesi petrol ve doğal gaz boru güzergâhları açısından önemli sonuçlara yol açar.
Çıkarılan Petrol ve doğal gazın %48’inin OECD ülkelerine, bunun da %35’inin (yılda yaklaşık 300 milyar ABD $’ı bir değerin) Avrupa’ya taşındığı göz önüne alınırsa (Basra ve Hazar) enerji havzasının Batıya açılan kara ve deniz yollarının önemi ortaya çıkar. Avrupa’ya yönelen petrol ve doğal gaz boru hatlarının kuzey batı kapıları (Baltık Denizi, Beyaz Rusya ve Ukrayna) Rusya’nın kontrolü altında olduğundan, ABD ve AB açısından güney batı kapılarını oluşturan Türkiye ve doğu Akdeniz ayrı bir önem kazanır.
ABD emperyalizmi, Kafkas ülkeleri üzerindeki Rusya’nın etkisini azaltmayı ve bu ülkeleri batı kapitalist sistemiyle ekonomik- politik ve askeri olarak bütünleştirmeyi hedeflemektedir. Bu politikanın bir parçası olarak da petrol ve doğal gazın düzenli ve güvenli bir şekilde Batı’ya akışı için de enerji boru hatları güzergâhlarına yönelik özel bir strateji izler. Bu strateji Rusya ile ABD arasında Hazar bölgesi petrol ve doğal gazının batıya taşıyacak boru hatlarında büyük bir kapışmaya yol açar:
- ABD emperyalizminin bazı Avrupa ülkelerini ve Türkiye’yi de yanına alarak, Rusya ve İran’ın devre dışı bırakılmasına, boru hattının Gürcistan ve Türkiye üzerinden oluşturulmasına, böylelikle Rusya’nın etkinliğini azaltılmasına yönelik bir strateji izler.
- Rusya Federasyonu ise enerji kaynaklarına sahip eski Sovyetler Birliği ülkelerini kontrol altında tutmak ve enerji boru hatları üzerinde tekel olmaya yönelik bir politika izler. Bu doğrultuda bazı Avrupa ülkelerini de kendi yanına çekerek ABD’ni yalnızlaştırmaya çalışır:
- Avrupa’nın ihtiyacı olan petrolün Kafkaslar üzerinden Karadeniz’in Novorosisk limanına pompalanması ve/ veya Gürcistan’ın Supsa limanına ulaşan boru hattı üzerinden de tankerle İstanbul boğazı yoluyla Avrupa’ya taşınması,
- İstanbul boğazını devre dışı bırakarak Bulgaristan-Yunanistan üzerinden ve daha Kuzeyden kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya sevki (Kuzey boru hatları) politikalarını geliştirir.
Günümüzde yoğun bir şekilde süren enerji boru hatları üzerinden süren ‘ekonomik savaş’ın en yoğun yaşandığı iki boru hattında yaşanan gelişmelere kısaca göz atmak aydınlatıcı olacaktır.
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC) :
Bakü – Ceyhan projesi
BTC petrol boru hattı öncesinde; Rusya, Hazar bölgesi petrol ulaşımının %80’ini kontrol ediyordu. Bu kontrolün devamı için Rusya, Azerbaycan petrolünün Bakü-Ceyhan (Batı Rotası) güzergâhı yerine Rusya’nın Supsa ve Novorosisk Limanları üzerinden Boğazlar yoluyla taşınmasını savunur. Buna karşın BTC boru hattını savunan Batılı petrol şirketleri başta olmak üzere, ABD ve AB gerekçelerini ekonomik ve çevresel sorunlar üzerinden dile getirirler:
- BTC petrol boru hattı projesi Rusya’nın savunduğu Supsa ve Novorosisk Limanları üzerinden Boğazlar yoluyla petrol taşınmasına göre ekonomik olarak çok daha avantajlı olması,
- Ceyhan Limanına çok büyük tonajlı tankerler yanaşabilirken, Supsa ve Novorosisk Limanlarının ise Boğazlardan geçebilecek daha küçük tonajlı tankerlere hizmet vereceği,
- İstanbul Boğazı dünyanın en yoğun deniz trafiğine sahip bölgelerinden biri olduğu, yılda 5.500’ü petrol tankeri olmak üzere 50.000 deniz taşıtının boğazlardan geçiş yaptığı, gittikçe artacak tanker trafiğini boğazların kaldıramayacağı, İstanbul ve Türkiye için büyük bir çevresel tehdit oluşturacağı,
vb tüm argümanlar geçerli olsa bile asıl sorun ekonomik olmayıp politiktir.
BTC hattının öyküsüne kısaca göz atmak bu alanda ABD-Rusya çatışmasını gözler önüne serer:
- 1990 yılında Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (ADPŞ), önce İngiliz ve daha sonra da ABD petrol şirketleriyle ilişkiye geçer.
- 1991 Temmuzunda ABD menşeli Amoco petrol şirketine Azeri isimli petrol sahasının işletme ruhsatı verilir. 30 Ağustos’ta Azerbaycan bağımsızlığını ilan eder.
- Bunun hemen ardından 1990’da başlayan Azeri –Ermeni etnik çatışmaları Azerbaycan-Ermenistan savaşına dönüşür. Ermenistan Yukarı Karabağ’ı Rusya’nın desteği ile işgal eder. Petrol konusundaki gelişmeler kesintiye uğrar.
- 1992 yılının sonuna doğru; ADPŞ, BOTAŞ, BP, Pennzoil ve Amoco arasında, Bakü- Supsa (Gürcistan’ı), Bakü-Novorosisk (Rusya’yı) ve Bakü-Ceyhan (Türkiye’yi) kapsayan üç ayrı boru hattı için anlaşma imzalanır.
- 1993 Haziran’ında Azerbaycan devlet başkanı Ebul Feyz Elçibey, Batılı petrol şirketleriyle petrol sahalarının işletilmesine ilişkin anlaşma imzalar. Bir hafta sonra Rusya ile yakın ilişkileri olan (KGB eski şefi ve Brejnev dönemi Politbüro üyesi) Haydar Aliyev tarafından yapılan darbe ile Elçibey sürgüne gönderilir. Haydar Aliyev batılı şirketlerle yapılan petrol anlaşmasını iptal eder.
- 1998 Ekim’inde, ABD, Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan, Kazakistan ve Özbekistan Ankara’da bir araya gelir. İmzalanan Ankara Deklarasyon’u ile Bakü – Ceyhan boru hattını desteklediklerini ilan ederler. Azerbaycan’ın payından %10’luk hisse LUKoil’e devredilerek Rusya’nın da konsorsiyuma katılımı sağlanır. Ancak başta ABD’li petrol şirketleri olmak üzere batılı petrol şirketleri İran’ın konsorsiyuma katılmasına karşı çıkarlar. İran konsorsiyuma dâhil edilmez. Oluşturulan yeni konsorsiyumda ABD’den AMOCO, Unucal, Exxon ve Penzoil, İngiltere’den BP, Ramco, Rusya’dan LUKoil, Azerbeycan’dan SOCAR, Norveç’ten Statoil, Türkiye’den TPAO, Japonya’dan Itochu, Suudi Arabistan’dan Delta olmak üzere 7 ülkeden toplam 11 petrol şirketi yer alır. Bu konsorsiyumla ‘Hazar Denizi’nin Azeri, Çırag ve Güneşli Yataklarında Petrolün Ortak İşletilmesine ve Pay Bölüşümüne İlişkin Anlaşma’ (Asrın Anlaşması) 20 Eylül 1994’te Bakü’de imzalanır. Rus boru hatlarından petrol sevkıyatına başlarlar. Bakü – Ceyhan gündemden kalkar.
- 1999 Nisan’ında Rusya’yı devre dışı bırakacak şekilde Bakü – Supsa boru hattı hizmete girer. Gürcistan, hattın güvenliğini sağlamakla uğraşır.
- Bakü – Ceyhan hattı projesinin ekonomik olmadığını (!) ısrarla söyleyen BP’ ye ABD’nin yoğun baskısı karşısında bu hattın jeopolitik değil, ticarî bir proje olması konusunu öne çıkararak Türkiye ile görüşmeleri sıklaştırır.
- 1999 Kasım’ında İstanbul’da ABD Başkanı Bill Clinton’ un ve Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkiye devletlerinin liderlerinin katıldığı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü konferansı yapılır. Toplantıya katılan liderler hep birlikte Bakü – Ceyhan hattının Bakü – Tiflis – Ceyhan hattına dönüştürülmesi ve hayata geçirilmesine, ayrıca Bakü-Erzurum doğalgaz hattı konusunda da anlaşmaya varırlar.
- 2000 Aralık ayında Batılı (Chevron, Texaco, Conoco, Shell ve BP gibi ) petrol şirketleri Boğazlardan geçecek petrol miktarının sınırlılığı öne sürülerek, ABD ve İngiltere Hükümetleri ile bir dizi “Gönüllü İlkeler” belirlerler ve Bakü-Tiblis-Ceyhan ile birlikte Trans-Anadolu (Samsun-Ceyhan) Petrol Boru Hattı’nı desteklemek üzere anlaşırlar.
- 10 Eylül 2003’te boru hattının inşasına başlanır ve Kazakistan’ı da projeye dâhil etme çabaları yürütülür.
- 2006 Mayıs’ından itibaren Bakü-Tiblis-Ceyhan petrol boru hattından Azeri petrolü günde 1 milyon varil olacak şekilde (dünya petrol ihtiyacının yaklaşık %1’i) Avrupa’ya akmaya başlar.
- 2006 Haziran’ında Kazak petrolünün Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı ile taşınmasına ilişkin anlaşma imzalanır ve BTC de ABTC (Aktau-Bakü-Tiflis-Ceyhan) adını alır. İlk aşamada 3 milyon ton, orta vadede ise 7,5 milyon ton, gerekli altyapı olanağı sağlandıktan sonra da 21 milyon ton Kazakistan petrolünün Akdeniz’e taşınmasında anlaşılır.[1]
- 2008 Kasım’dan itibaren Kazak ham petrolü, Hazar Denizi’nden tankerlerle Bakü’ye getirilerek, BTC boru hattıyla Ceyhan’a pompalanır.
Bu petrol hattı ile Rusya devre dışı bırakılarak Hazar bölgesi petrolü üzerindeki egemenliğine önemli darbe indirir. Rusya elinden kaçırdığı avantajını yeniden elde etmek için petrol taşınmasında Akdeniz’i de devre dışına çıkararak petrolün doğrudan Basra Körfezi’ne ya da Avrupa’yı kat eden bir boru hattı ile Kuzey denizine ya da Baltık denizine taşınmasını, ayrıca petrolün okyanusa ulaşmasında en kısa güzergâh olan Hazar bölgesi-İran hattını gündemine alır. Ancak ABD politikaları nedeniyle İran güzergâhı devre dışında tutulur ve Hazar Bölgesi-İran hattı şimdilik rafa kaldırılır.
Ayrıca BTC boru hattının geçtiği ülkelere getirdiği ekonomik yararlar aynı zamanda bu ülkelerin birbiriyle ilişkilerinin güçlenmesine ve batıyla ilişkilerinin de pekişmesine hizmet etmektedir. Bu ekonomik yarar: Türkiye’ye yılda 200, Gürcistan’a 50 milyon dolar transit geliri sağlarken, Azerbaycan’a da 30 yıl içinde 160 milyar dolar gelir getireceği şeklindedir. BTC petrol boru hattı ile birlikte Azerbaycan’ın 2006 yılında %26’e çıkan büyüme oranı, 2006 yılında %34,6’ya, 2007 yılında da %41’e ulaşmıştır.
Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı (Güney Kafkasya-Şah Deniz Projesi)
Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattının (Uluslararası Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı) yapımı 2006 yılının sonunda tamamlanır. Hazar Denizi’nin Azerbaycan’a ait kesiminde yer alan Şah deniz sahasında üretilecek doğal gazı Gürcistan üzerinden Türkiye sınırına ulaştıracak boru hattından yılda 6,6 milyar m³ doğal gazın batı pazarlarına taşınması planlanır. BTE Doğal Gaz Boru Hattı aynı zamanda, Türkmenistan ve Kazakistan’da yer alan dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervlerine erişecek olan Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin ilk ayağı olarak değerlendirilir. Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı Projesiyle ilk aşamada Türkmen (Trans-Hazar Boru Hattı) daha sonra da Kazak doğal gazının Hazar geçişli boru hattı ile Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye buradan da batı pazarlarına sunulması planlanır.
Nabucco Projesi
Nabucco, dünyanın en büyük doğal gaz rezervine ve üretimine sahip olan, aynı zamanda Avrupa’nın da en büyük doğal gaz tedarikçisi olan Rusya’nın projelerine alternatif olarak ABD’nin desteklediği bir projedir.[2]
Nabucco projesi ile:
- İlk olarak Hazar havzasından Azerbaycan’ın Şahdeniz doğal gazının,
- İkinci aşamada Türkmenistan sonra da Kazakistan doğal gazının Trans-Hazar Boru Hattı Azerbaycan’a, oradan Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı (Bakü-Tiblis-Erzurum BTE) ile Türkiye üzerinden,
- Daha sonra Ortadoğu’dan İran, Irak ve Suriye’nin, Afrika’dan ise Mısır’ın katılması ile
Hazar ve Ortadoğu doğalgazının Avrupa’ya taşınması hedeflenir.
ABD-AB’nin bu projesine karşı Rusya, Orta Asya doğal gazını kendi boru hatları üzerinden uluslararası piyasaya sürmek politikalarına hız verir. Bu konuda İran’ın da desteğini alır. Bu amaç doğrultusunda Rus devlet tekeli Gazprom, Nabucco’nun en önemli doğal gaz kaynağını oluşturan Türkmenistan ile 2007-2009 yılları için 162 milyar metreküplük doğalgaz için bir anlaşma yapar. Böylelikle Rusya, yılda yaklaşık 65-70 milyar m³ doğal gaz üreten Türkmenistan’ın ürettiği doğal gazın büyük bir kısmını satın alınır. Türkmen Başı’nın Hazar geçişli doğal gaz boru hattı projesinin gerçekleştirilmesine ilişkin basında bazı haberlerin yer aldığını, ancak Hazar Denizi’nin hukuki statüsünün belirlenmediğini ve çözülmesi gereken bazı siyasi sorunlar bulunduğunu, bu yüzden şu an için bu projeyi ele almaya hazır olmadıklarını açıklar. Bu açıklama Nabucco’nun bir parçasını oluşturan Trans-Hazar Boru Hattı’nın geleceğine ilişkin kuşkuları daha da arttırır. Böylelikle Rusya, Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı’na ve Nobucco’nun önemli gaz kaynağına ciddi bir darbe indirir.
Nabucco projesinin gaz kaynağı olarak görülen Türkmen gazının büyük kısmının Rusya tarafından satın alınması ile Nabucco’nun önceden belirlenen gaz kaynağının kurutulması karşısında ABD, Irak ve Mısır doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasını gündemine alır. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrasya enerji temsilcisi Richard Morningstar, İstanbul’da 2010 Ekim’: ‘Nabucco’nun çalışabilmesinin tek yolunun Kürdistan’la enerji paylaşımı anlaşması yapması… ki Kürt doğalgazı kuzeye gidebilsin. … Yeni bir Avrupa boru hattı için en iyi seçenek Nabucco, bu yüzden de Irak ve başka yerlerden erkenden ilave gaz kaynağı bulmak için elden geleni yapmak önemli’[3] açıklamasını yapar.
Bu doğrultuda Nabucco projesinde yer alan bazı enerji firmalarının Irak doğal gazını çıkartacak konsorsiyuma dâhil edilmesi ve Irak Doğal gazının Nabucco Hattı üzerinden Avrupa’ya taşınması için ABD baskılarını arttırır.[4] ABD bu politikası doğrultusunda Türkiye Irak doğal gaz rezervlerinin geliştirilmesi ve buradan elde edilecek gazın Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı’na paralel biçimde inşa edilecek boru hattıyla taşınması sürecinde rol üstlenir. Türkiye ile Irak arasında 7 Ağustos 2007 tarihinde Ankara’da, Irak doğal gazının Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasında mutabakata varılır.[5]
20-21 Mayıs 2012 tarihinde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Erbil’de yapılan 1. Enerji Arenası Toplantısı’nda Kürdistan Bölgesel Yönetimi Enerji Bakanı Aşti Havrami ile birlikte yaptığı basın toplantısında, Kuzey Irak doğal gazının BOTAŞ şebekesi üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya dağıtılacağını açıklar. Aşti Havrami ise Musul ve Kerkük’ten çıkan doğal gazın … bu adımla Kürt gazının Avrupa’ya açılacağını söyler.[6]
Rusya ise Türkiye’yi Mavi Akım 2 boru hattıyla Rus gazının Avrupa’ya ulaştırılması konusunda sıkıştırır. Ticaret Ataşesi Victor İlsky’de Rus gazını Mavi Akım 2 boru hattıyla Avrupa’ya ihraç etmeyi planladıklarını ancak Türkiye’nin bu konuda bir türlü somut cevap vermediğini belirtir: “Türkiye bu konuda net olabilseydi sonuçlar çok başka olabilirdi. Ama Türkiye her fırsatta Nabucco projesini önemsedi. Son olarak da İran ile yapılan anlaşma gerçi bu projenin önemini azalttı. Fakat şunu söyleyeyim: Bizim aklımızda hala bu proje var. Raftan bir gün indirebiliriz. Türkiye ile bu konuda sıkı partnerliğimiz devam edecek. “[7]
Rusya’nın çeşitli girişimlerine rağmen Türkiye’nin, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrasya enerji temsilcisi Richard Morningstar’un Nabucco projesinin yaşatılmasında Kürt gazının kaynak olarak kullanılması politikalarına uygun olarak hareket ettiği görülür.
Rusya’nın Nabucco projesini işlemez hele getirmeye dönük diğer girişimleri söyle özetlenebilir:
Maliyeti ağırlıklı olarak Rusya tarafından karşılan ve Rusya ile Almanya’yı Baltık Denizi altından geçen boru hattı ile birbirine bağlayan Kuzey Akım Doğal Gaz Boru Hattı, 12 Temmuz 2012 de açılır. Bu doğalgaz boru hattının kapasitesi yıllık 30 milyon m³ olup önümüzdeki 50 yıl içinde Avrupa Birliği’ne 55 milyar metreküp doğalgaz taşıyacağı belirtilmektedir[8].
Bir diğeri de İtalya’yı kapsayan Güney Akımı Projesi’dir. 2007’de Rus enerji şirketi Gazprom ve İtalyan enerji şirketi Eni tarafından başlatılan bu proje ile boru hattı Karadeniz’i alttan geçerek Ukrayna’yı devre dışında bırakarak Bulgaristan’a ulaşmakta ve sonra iki kola ayrılmaktadır. Bir kolu Yunanistan ve İtalya’ya, diğer kolu da Romanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya’ya uzanmaktadır. Güney akım projesine son olarak Fransa Gaz şirketi EDF de katılır.[9] Güney Akımı boru hattının Nabucco’ya göre daha hızlı ilerlemektedir.
Boru hatlarının güzergâhının belirlenmesinde ülkeler arasında ortaya çıkan ekonomik-politik çatışmalar, aynı zamanda enerji kaynakları üzerinde zaten var olan rekabeti daha da arttırmaktadır. Bu rekabette ekonomik-politik zeminde kaybetme eğilimine giren ABD’nin politik-askeri güçlerini harekete geçirerek süreci kendi lehine çevirmeye yöneldiği görülüyor. Bölgemizde Irak, Libya ve Suriye’de ABD-AB tarafından kışkırtılıp organize edilen, lojistik destek sağlanan iç savaşlar ve ‘diktatörlük rejimlerinin yıkılması’, ‘demokrasinin kurulması’, ‘insan hakları’ vb kavramlarının gerekçe haline getirildiği NATO ve/veya uluslararası güçlerin silahlı doğrudan müdahaleleri bu rekabetin tezahürüdür. Bu ekonomik rekabet (çıkar çatışmaları) askeri zeminde çözülmeye çalışılmaktadırlar. ABD-AB’ın Güney Asya (Orta-Doğu) da yürürlüğe koydukları politikaların ana hedefi Batı ve Doğu Hazar bölgesi: Kafkaslar-Orta Asya’dır. Dolayısıyla ülkemiz Türkiye, İran ile birlikte çatışmanın başlatıldığı Orta Doğu ile hedef olarak belirlenen Kafkaslar/Orta Asya bölgesi arasında bulunmanın sıkıntıları ile karşı karşıyadır.
Devam edecek: Hazar Bölgesinde Politik-Askeri Çekişmeler
Haluk Başçıl
[1] http://www.mfa.gov.tr/dogu-bati-enerji-koridoru_-2-tamam-1-eksik.tr.mfa
[2] (BP Statistical Review of World Energy 2007)
[3] www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=HaberYazdir&ArticleID=1022147
[4] Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’daki Bölgesel Politikasında Enerji Güvenliği Boyutu, http://www.ataum.gazi.edu.tr/e107_files/sayi7/02-Gokhan-Ozkan.pdf
[5] TÜRKİYE CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI TÜRKİYE’NİN ENERJİ STRATEJİSİ
Enerji, Su ve Çevre İşleri Genel Müdür Yardımcılığı Ocak 2009
[6] http://ekonomi.milliyet.com.tr/kurt-gazi-guneydogu-ya-botas-la-geliyor/ekonomi/ekonomidetay/21.05.2012/1542810/default.htm
[7] Nabucco da diğer boru hatları gibi ölüme direniyor
[8] http://fr.wikipedia.org/wiki/Ol%C3%A9oduc
[9] Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’daki Bölgesel Politikasında Enerji Güvenliği Boyutu, http://www.ataum.gazi.edu.tr/e107_files/sayi7/02-Gokhan-Ozkan.pdf