Search
Close this search box.

Ukrayna’yı Anlamak- Mehmet Tanju Akad

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Ukrayna tarih boyunca Rusya ile Avrupa (ve bir dönem Osmanlı imparatorluğu) arasında sıkışmış bir ülkedir. Ruslara karşı tek başına savaştıkları zaman şansları olmadığı için her büyük ayaklanmada batılılardan destek almışlar ve gene her seferinde bölünmüşler ve batılılar çekilince Ruslarla baş başa kalmışlardır.

1708 yılında İsveç kralı 12. Karl Rusya’ya girdiği zaman Ukrayna kazaklarından Mazeppa onunla birlikte savaştı. Büyük Petro isyancıların başkenti Baturin’i yakıp yıktı.

1918’de Alman orduları Ukrayna’ya girince Hetman Skoropadsky’nin başında olduğu Ukrayna Merkez Konseyi tam bir teslimiyet antlaşması imzaladı. Bolşevikler ilerleyince arkalarına bile bakmadan kaçtılar.

1930’ların başında Stalin “Halomodor” adı verilen bir katliam ile milyonlarca Ukraynalıyı açlıktan öldürdü. 7 milyonu bile geçen aşırı iddialar var. Gerçek sayı asla bilinemeyecek ama 2 ila 3 milyon civarında olması muhtemeldir.

1941’de Nazi orduları Ukrayna’ya girince ilk başta halk danslarıyla, büyük sevinçle karşılandılar. (Belgeselleri “youtube”da bile bulabilirsiniz.) Ama Hitler Ruslar ve Ukraynalılar diye ayırt etmeden herkesi öldürmeye başlayınca Ruslara karşı savaştılar. Faşist liderleri Stepan Bandera hala bir kısmının milli kahramanlarıdır.

Nihayet,
SSCB yıkılınca AB ve kısmen ABD desteğiyle Ruslara karşı harekete geçtiler. Şimdi bu çatışma safhalar halinde gelişiyor.

Günümüzde gerici dalga yükseliş halinde. Bunlar dünyanın her yerinde kah faşist-liberal, kah dinci-liberal ya da açık faşist hareketler halinde, her ülkede kitleleri harekete geçiriyor. Çok çirkin bir döneme giriyoruz. Kitle hareketleri hele hele de faşist ve gerici olunca yakıp yıkıyor. Sonu hayırlı görünmüyor.

***
YOK OLMAYA MAHKUM UKRAYNA

İki açıdan yok olmaya mahkûm.
Birincisi demografik.
Birleşmiş Milletler nüfus projeksiyonlarını bakınca, önümüzdeki yıllarda Avrupa ülkelerinde beklenen nüfus kayıplarının hepsini görebiliyorsunuz. Ukrayna en hızlı nüfus kaybına uğrayan ülke. On yıl önce dosyaladığım verilere göre 2005 yılında 46.481 milyon olan nüfus 2050 yılında % 43.2 kayıpla 26.393 milyona inecek. Bağımsızlık sırasında 52 milyondan halihazırda 44.5 milyonun altına inmiş olması da BM incelemesiyle tutarlı.
 
Bir başka araştırma Ukrayna nüfusunun yüzyılın sonunda ancak 15 milyonu bulacağını gösteriyor ki, bunların da çoğu yaşlı olacak. Üreme çağındaki halen 11 milyon olan kadın nüfus ise o dönemde 3 milyonun altına inecek. Kısacası, Ukrayna istikbali olmayan bir ülke.

İkincisi siyasi ve toplumsal.

Ukrayna tarih boyunca komşu güçler arasında bir sınır bölgesi oldu. Son derece heterojen bir nüfus yapısı var. Tarımsal batısı ile sanayileşmiş doğusu arasında etnik çizgiler çok belirgin. Batısı Almanca, Lehçe ve diğer dillerin, doğusu Rusçanın hâkimiyetindeydi. Tarih boyunca Litvanya ve Osmanlı egemenliğini de uzun süre yaşadı. Ukrayna dili ancak Birinci Dünya Savaşı sırasında sistemleştirildi. Birçok kentte nüfusun yarıya yakınını oluşturan Yahudiler Alman işgalinde büyük kayıp verdiler. Sonuçta, Ukraynalılar tampon bölgede kendilerine verilen topraklar üzerinde bir ulus oluşturamadılar. Etnik Ukraynalıların ırkçılığı ağır basan bir faşizme kaymalarında bunun ve hiç kuşkusuz Rus işgalinde yaşadıkları katliamların payı var. Mevcut kriz uzun süredir çok yüksek bir yoğunlukta sürüyor. Kendisi de ciddi bir nüfus sorunu yaşayan Rusya’nın Ukrayna’daki milyonlarca Rus’u kaderine terk etmesi düşünülemez. Ayrıca, burası Rus petrolünün Avrupa’ya aktığı bölge olmasının yanı sıra, siyasi-stratejik açıdan da Rusya için kaybedilmesi düşünülemeyecek bir yer. Her türlü iç savaş ve dağılma olasılığında Rusya büyük olasılıkla müdahale edecektir.

Ve nihayet,
Ukrayna kendi içerisinde düzgün bir yönetim oluşturamıyor. Hapisten son zamanlarda çıkan Julia Timoshenko da, iktidarı terk etmek zorunda kalan Yanukovich gibi, büyük suiistimallerin olduğu, skandalların ardı ardına patladığı kokuşmuş yönetimlerin başındaydı.

Desek ki, AB, ABD ve RF bir araya gelip bir çözüm üretseler bile, bunun kalıcı olması çok zor. Kehanetle işimiz yok, ama Ukrayna geleceği olan bir ülke gibi görünmüyor.

Mehmet Tanju Akad

(Editörün Notu: Bu değerlendirmeler Kırım’daki son gelişmeler ve referandumdan önce yapıldı.)

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir