Yukarıdaki fotoğraf Anafikir’in bir makalesinde yer almıştı.
Merkel’in bu Hitlervari fotoğrafını koymamızın nedeni, Almanya’nın AB’nin patronluğunu (özellikle kara Avrupası’nın) ele geçirmekte olduğunu ve Birinci ve İkinci Paylaşım Savaş’larıyla çok isteyip elde edemediği konumu, emperyalist bir kuruluş olan AB sayesinde asgari düzeyde de olsa önümüzdeki dönemde elde etme yolunda ilerlediğini göstermek içindi. Gelişmeler bu görüşü destekleyen mahiyettedir.
“İngiliz Financial Times gazetesinin ele geçirdiği belgeye göre Alman hükümeti, Euro Bölgesi’ne üye ülkelerin temsilcilerine verdiği dilekçeyle, Yunanistan’ın bağımsız bütçeden vazgeçmesini ve mali kontrolü Euro Bölgesi maliye bakanları tarafından görevlendirilen bir komisere devretmesini istedi.” (abç.) Hürriyet’te 29.01.2012 tarihinde yayınlanan bu haberden çıkaracağımız ilk sonuç, AB’nin yönlendiriciliğini büyük ölçüde ele geçiren Almanya’nın birlik içinde etkinliğini gittikçe artırıyor olmasıdır.
Daha da önemli olan sonuç ise kriz içinde yuvarlanan Yunanistan maliyesinin tümüyle AB’nin kontrolü altına alınarak bu ülkenin bağımsızlığına el konulacak olmasıdır. Bu koşullarda Yunanistan, Osmanlı’nın Batı tarafından karşı karşıya bırakıldığı Düyun-i Umumiye kadar berbat bir duruma sokuluyor.
Almanya’nın istediği bu uygulama hayata geçtiği takdirde Yunanistan’ın bütçesi AB’nin atadığı komiserin kontrolüne girecek. Yunan ekonomisi AB’nin beklentilerine cevap vermiyorsa kredi verilmeyecek. Sunulan belgeye göre atanacak komiserin, Yunan hükümetinin (geçtiğimiz aylarda yeni yunan başbakanını da AB’nin “atadığı”nı hatırlayalım) aldığı bütün mali kararları yönetme hakkı olacak.
Bu öneride Yunan hükümetine, ülke gelirlerini öncelikli olarak borçlarının kapatılması için kullanılmasını esas alan yeni bir kanun çıkarması için de baskı yapılacağı kaydediliyor. Bu Alman planının uygulanması halinde, Yunanistan’ın iflas riskinin ortadan kalkacağı ve böylece Euro Bölgesi’ndeki krizin de büyüme riskinin azaltılacağı ileri sürülüyor. Şüphesiz bu öngörü, AB patronunun çıkarına göre hesaplanmış ama Yunan halkını adeta köleleştirecek sonuçlar yaratacaktır.
Söz konusu bu yeni sömürgeci önerinin Yunanistan’da büyük tepki yaratacağı muhakkak. Haberde, “Yunanlıların ‘Berlin bize sömürgecilik teklif ediyor’ ifadesini” kullandıkları kaydediliyor. Yunan medyasının ise “Önce ceplerimizi boşalttılar şimdi de egemenliğimize göz diktiler” ve “Bizi 100 yıl geriye götürüyorlar” şeklinde tepkisini yansıttığı ifade ediliyor.
Almanya’nın hazırladığı bu öneri tartışılırken, diğer yandan Yunanistan’da temaslarını sürdüren Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) temsilcilerinden oluşan Troyka heyeti de 130 milyar Euro’luk ikinci yardım için Atina’dan istediği sert önlemleri daha da sertleştirmektedir. Yeni kredi anlaşmasının imzalanması için Papadimos hükümetine bir metin sunan Troyka, haziran ayına kadar devlete ait 2-3 büyük şirketin özelleştirilmesi, vergi kaçakçılığının önlenmesi, 2015 yılına kadar 150 bin memurun işine son verilmesi gibi pek çok koşul öne sürmektedir.
Gazetedeki bu haberden anlaşılacağı gibi AB emperyalizmi fırsat bu fırsat deyip Yunanistan’ın üstüne çullanırken, Alman kapitalizminin de 1880’lerdeki ve 1930’lardaki ruhları yeni bir ortamda, yeni koşullarda ve biçimlerde Avrupa’da kol gezmeye başlamaktadır. Sağlıklı bir öngörüde bulunabilmek için milletlerin tarihteki yolculuklarını bilmek ve doğru değerlendirmek gerekir.
***
Avrupa’daki bu somut gelişme bir kez daha göstermektedir ki, yıllardır AB’yi emperyalist bir kuruluş olarak değerlendirdikleri için Türkiye’nin bu kuruluşa katılmasına karşı çıkan devrimciler haklıdır. Emperyalizme karşı olanlar AB’ye de karşı olmak durumundadırlar. Bu konuda kararsız kalmanın emperyalizmin ekmeğine yağ süreceğini unutmayalım.